Salı, Eylül 17, 2024

BENDE-İ ÂL-İ ABÂ

BENDE-İ ÂL-İ ABÂ

 

bir adama rastlamıştım çarşıda
haydardı onun adı da,
adaşız dedim ona
evet dedi ama
zor bir isimdir haydar.

evet, haydar zordur
çünkü sahibi ali-yyül-murtezâdır,
evet, haydar zordur
çünkü aslandır
çünkü peygamberdendir,
evet, haydar zordur
ilmin kapısıdır
bab-ı manevidir,
evet, haydar zordur
ilk inanandır
peygamberin damadı
annemiz fatımanın beyefendisi,
hasan ve hüseynin babası
cennet gençlerinin
seyyid efendilerimizin.

içimde bir sevgidir akar
akar kalbimizden yıllardır
lakin sevgi nedir:
sevgi söylemektir:
bende-i âl-i abâyım
izlerinin tozuyum demektir,
muharrem bir vesiledir
vesile-i hasenedir.

suyu görmez gözlerim
içim yansa da
gönlümü kerbelaya gönderirim,
teskin ederim hararetimi
gözümden yaşlar akarsa
kalbimi hüzne gönderirim,
içimde bir volkan patlar
çöl fırtınası kopar
aklımı cinnete gönderirim:
“ya şâh-i kerbelâ ne revâ bunca gam sana
derd-i demâdem ü elem-i dembedem sana”
dilimde dualar, virdler, şiirler
hadîka-tüs-su’adâlar, maktel-i hüseynler
divane olmuşum, hafızamı divanlara gönderirim:
“düştü hüseyn atından sahrâ–yı kerbelâya
cibrîl var haber ver sultân–ı enbiyâya”

iman en büyük nimet
her nimete bir bedel gerek,
sevgidir o bedel ehl-i beyt-i mustafaya,
imandandır sevmek aliyle fatımayı
hasanı hem hüseyni ve seyyidleri.

gök nikahı kıyılmıştı onlara
ali ile fatımaya,
iki inci verildi sonra
hasan ve hüseyn diye
güzel ve güzelcik diye,
onları yeri kur’anda var
hem kur’anda hem imanda
ne buyurmuştu hazret-i mustafa:
“ali bendendir ve ben aliden”
“aliyi sevmek imandan”

hasta olmuştu hasan ve hüseyn
anne ve babası da perişan,
dediler ki
şifa bulursa iki yavrucak
üç gün oruç tutulacak,
tam iftar vakti birinci günde
kapıya bir miskin geldi
verdiler lokmacıklarını
su ile iftar ettiler,
tam iftar vakti ikinci günde
kapıya bir yetim geldi
ikinci gün de sadece suydu iftarları,
iftar vakti üçüncü günde
kapıya bir esir geldi
ona da verdiler bütün lokmacıklarını
yine su ileydi iftarları,
ve sadece allah rızası içindi
teşekkür de beklememişlerdi,
onların ödülü rablerinden ayetle geldi
kur’anla geldi gökten geldi.

anne ve babaları böyleydi de ya dedeleri
kainatın efendisi
göklerin ve yerlerin bir tanesi,
bir gün kızını ve damadını
hem hasanı ve hem hüseyni
kendisiyle beraber
bir örtünün altına aldı;
o örtü öyle mübarektir
abadır, yündür lakin
bütün âlem o örtüdedir
âlem-i islam
ehl-i iman.

“bunlar cennetlik gençlerin efendileridir”
derdi dedeleri, onları gözlerinden öperdi
kucağına alır, sırtında taşır, öperdi
onlar temizin yani betülün
alinin yani yücenin iki incisiydi,
bizimse efendilerimiz
göz bebeklerimiz,
yollarının toprağı oluruz
kapılarının eşiği;
destideki suyu ben içseydim keşke
hasan efendimin yerine
benim başım kesileydi
hüseyn efendimin yerine.

daha ne söyleyeyim dermanım tükendi
ağzım dilim kurudu, elim ayağım titredi,
cesaret ettim adlarını anmaya
bir küçük şiir karalamaya,
şiir bile değildir
bir mırıltıdır belki,
lakin bilinsin ki
yazan köledir
köle ama:
ehl-i beytin kölesi.

evet, adım haydar
dedeminki ali haydardır,
annemin adı fatma
nineminki fatımadır,
dayımın hem amcanın adı hasan
oğlumunki hüseyndir,
diğer dedem zeynel
kızım haticedir
ya ben alevi değilsem kimdir alevi,
ya sevmezsem ehl-i beyti, ne olur halim
hal-i pür-melalim.

bende-i âl-i abâyam
herbirinin ayağının tozuyam.
alevîyem lakin hasenîyem hem hüseynîyem
seyyidlerin kölesiyem
ayırmam birini diğerinden
ve hem bekrîyem ömerîyem osmânîyem.

peygamberim aydır hilaldir, yıldızlar ashabıdır
ashabın ışığının yolundayım,
haydarım
fakirim
acizim
lakin
bende-i âl-i abâyım ben de.

ve sallallahu aleyhi eşref-il-enbiyâi vel-mürselîn ve ehli beytihi ve ezvâcihi ve ashâbihi ecmaîn vel-hamdulillahi rabb-il-âlemîn

                                                                                      haydar murad

*Bu şiir, Yüce Devlet Dergisi‘nin 1 Eylül 2009 tarihli birinci sayısında yayınlanmıştır.