Cuma, Şubat 14, 2025

MEHMED AKİF’İN ŞİİRİNDEN ÜÇ KELİME ÜZERİNE

MEHMED AKİF’İN ŞİİRİNDEN ÜÇ KELİME ÜZERİNE

Milli şairimiz Akif’in şiiri, derinlemesine incelenmemiş, eserinin arka planı ve kaynakları hâlâ yeterince araştırılmamıştır. Akif’in şiirinin bütünü hakkındaki hüküm maalesef budur. Evet, bu zordur ve kapsamlıdır; lakin daha kolay olan konularda yani şiirde geçen bazı kelimelerde bile vahim hatalara düşülebilmektedir. Bazı araştırmacıların aşağıda bahsedilecek gerçeği yansıtmayan yorumları ya da konu hakkında yeterli araştırma yapmamış olmaları, en azından üzücüdür.

Mesela, İstiklal Marşımızdaki; “Korkma” kelimesinin, “Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin hicret esnasında Sevr mağarasında Hz. Ebu Bekir’e söylediği (Korkma ey Ebu Bekir, Allah bizimledir) sözünden ilham alınarak yazıldığı” ifade edilmektedir. Kelime, Tevbe Suresi, 40. ayette geçmektedir, ayetin ve bu kelimenin Elmalılı Hamdi Yazır’daki meali şudur: “Eğer siz ona yardım etmezseniz, biliyorsunuz ya, o küfredenler onu çıkardıkları sırada mağarada bulunan ikinin bir iken Allah ona yardım etmişti ki, o, arkadaşına: “Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir!” diyordu. Bunun üzerine Allah ona manevi güç ve huzur verdi, onu görmediğiniz ordularla destekledi ve küfredenlerin kelimesini en alçak etti. Allah’ın kelimesi ise en üstün olandır. Allah, güçlüdür, hikmet sahibidir.” (Kelimeye M. Esed’in ve M. Hamidullah’ın mealinde de “üzülme”, Y. N. Öztürk ve S. Yıldırım’ın meallerinde “tasalanma” şeklinde anlam verilmiştir.) Ayetin aslındaki “la tahzen / üzülme” kelimesiyle aynı kökten olan “hüzün, mahzun”, Türkçemizde yaygın olarak kullanılmaktadır; yani kelimenin Türkçedeki türevleri bile bize doğruyu göstermektedir.  “Korkma”nın karşılığı “la tehaf”tır ve ayetin genel manası üzerinde düşünüldüğünde “korkmak” fiilini gerektirecek bir hal bulunmamaktadır. O iki kutlu kişi eğer korkuyor olsalardı, o zor yolculuğa çıkmazlardı; o yolculuk belki hüzünlü bir yolculuktur ama korkulu bir yolculuk değildir.

Bu yorumda bir abartı vardır; kelimeye şiirin aslında olmayan bir anlam yüklenmiştir. Önce bu kelimenin geçtiği mısraları tekrar hatırlayalım: “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.” Buradaki “Korkma” kelimesine iki türlü anlam verilebilir. İlki hemen anlaşılan karşılığıdır: “En son ocak sönmeden bayrağımız düşmez; ey bayrağım, ey milletim korkma.” İkincisi de mesela karanlıktan korkan çocuklarımıza biz “Korkma yanında ben varım” deriz. Buradan yola çıkarak şairin “Korkma ey bayrağım dolayısıyla korkma ey milletim, biz varız, milletimiz hâlâ ayakta” demek istediğini düşünebiliriz.

Arapçada “Mana, şairin karnındadır” anlamında bir söz vardır ama şiirlere; şairine, kelimelerine, yazıldığı devre ve şiirin bütünlüğüne göre; başka şiirlerle kıyaslayarak vb. anlamlar verile gelmiştir. Lakin anlamı doğru vermek gerekir, abartıya düşmekten de kaçınılmalıdır.

“Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal”  mısrasıdaki “ırk” kelimesi hakkında birçok yazı yazıldı. Marşın aslında bu kelimenin olup olmadığı; kavmiyetçiliğe karşı olan Akif’in bu kelimeyi nasıl olup da kullandığı gibi boş ve gereksiz tartışmalar yapıldı. Akif, Arapçayı âlim derecesinde çok iyi bilirdi ve kelimeleri de herhangi bir yanlış anlaşılmaya mahal vermeyecek kadar iyi kullanırdı. Irk kelimesi illa kavim anlamına gelmez; asıl manası “damar; kök, asıl; kuşak, nesil”dir. Eğer bir lügate bakılsaydı bunca laf ve lakırdı üretilmemiş olurdu… Aynı durum, Çanakkale Şehitleri için yazılan şiirdeki;

Bedrin aslanları ancak, bu kadar şanlı idi

mısraı içinde geçerlidir. Bir kısım yorumcular, bu mısrada Çanakkale mücahitlerinin yükseltilmesi için Bedir harbine katılan ve Ashab-ı Kiramın (radiyallahu anhüm) en yüksek tabakasını teşkil eden zevatın küçültüldüğü iddiasındadırlar. Bir defa virgül metnin aslında mevcuttur ve bu dahi mısraı başka türlü anlamaya imkân bırakmamaktadır. Buna göre büyütülen Bedrin aslanlarıdır; Çanakkale mücahitleri ise “ancak” onlar kadar şanlıdırlar. İkincisi, kendisine benzetilen benzeyenden daima büyük ve yücedir, o esas alınmıştır ki bir şey ona benzetilmiştir. Üçüncüsü ise “ancak” edatının lügat anlamlarından (Kamus-ı Türkî’ye göre) ilki “yalnız, sade”dir ki buna göre de Çanakkale şehitleri ancak “yalnızca, sadece” Bedrin aslanlarına benzetilebilir, o kadar, onlar gibi şanlıdırlar.

Şunu da ilave edeyim ki Mehmed Akif’in “ancak” edatını kullanma türü ve benzetme tarzını aynen gelenekte de bulmaktayız. Sultan II. Bayezid zamanında Bosna Sancakbeyi bulunan Hadım Yakub Paşa’nın, Osmanlı ordusundan kat kat üstün Macar ordusuna karşı Korbova’da elde ettiği galibiyetten sonra yazdığı Zafername’de şöyle bir beyit vardır (bkz. Müneccimbaşı Tarihi):

Hak emriyle ettim bir gazâ kim / Murâd Han etti ancak Kosova’da

Mehmed Akif bu beyti belki bilmiyordu, ama eserinde aynı tarzda ve anlamda kullanmış olduğu açıktır. (1)

Sonuç olarak diyebiliriz ki bu tür çalışmalar için bazen birkaç kitap karıştırmak yeterli olabilmektedir. Arkeolojik kazı çalışması yapmıyoruz; kitaplıktan alıp bakacağımız birkaç kaynak eser, bize işin doğrusunu göstermeye yetecektir.

/// Haydar Murad Hepsev’in bu yazısının bir kısmı, Yüce Devlet Dergisi’nde (16 Ekim 1995, sayı 3, s.8–9) yayınlanmış; “korkma” kelimesiyle ilgili açıklamalar Mart 2008’de yazılmış; bu yazı, ilk defa 15 Mart 2008’de yucedevlet.com’a eklenmiştir.

(1) 1978’de Konya Milli Türk Talebe Birliği Başkanı olan Sabahattin Narmanlı Bey, merhum Âkif’in “Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi” mısraı ile ilgili hatırasını şöyle yazmıştır (El yazısı nüsha, H. Hepsev arşivindedir):

“1978’de, merhum Üstad Necip Fazıl’ı davet ederek Konya Kapalı Spor Salonu’nda bir konferans tertiplemiştik. Bu etkinlikten sonra akşamleyin rahmetli Tahir Büyükkörükçü* hocamız, Erenköy’deki evinde, bir kısım davetliyle Necip Fazıl üstadımızı misafir etmişlerdi. Sohbet esnasında, merhum Mehmed Âkif’in büyük şiiri Çanakkale Şehidleri’nde geçen “Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi” mısraı konuşuldu ve Üstad Necip Fazıl bu mısraı eleştirdi. Sonra Tahir Büyükkörükçü hocamız, bu mısraı ele alıp edebî olarak genişçe ve tatlı dille izah etti; Mehmed Âkif’in ard niyetli olmadığını ve olamayacağını, bu mısrada takdim veya taltif aranmaması gereğini ifade etti. Bunun üzerine Üstad Necip Fazıl sükût etti, cevap vermedi.”

Merhum şairimiz Muallim Naci’nin “Bir hakikat kalmasın âlemde Allah’ım nihân” mısraı mefhumunca bu hatırayı bize gönderen Sabahattin Bey’e teşekkür ederiz.

* Hakkında geniş bilgi için bkz. TDV İslâm Ansiklopedisi, (madde yazarı: M. Tahir Büyükkörükçü) İstanbul 2016, gözden geçirilmiş 2. Basım, EK-1. cildi, s. 231-232; https://islamansiklopedisi.org.tr/buyukkorukcu-tahir