TERÖRE ÇARE BULMAK
Evet, bir terör çağında yaşıyoruz: Nefs-i Emmare terörü…
Bütün bu dehşet-engiz eylemlerin sebebi, kaynağı, çıkış yeri Nefs-i Emmare’dir
Terör eylemi dedikleri, nefs tedhişinin uzantısı, süreği, devamıdır. Başka bir şey değildir.
***
Batı, her zaman Nefs-i Emmare idi. Kadim Doğu ise Nefs-i Levvame.
Lakin zamanımızda artık Doğu mu kaldı; Çin’i, Hind’i, Japon’u Batı’dan ayıran ne? Yani ki şimdilerde hepsi Emmare’dir.
İslam dünyası; Emevi, Abbasi, Selçuklu, Memluk ve Osmanlı dönemlerinde gâh Levvame, gâh Mülhime, gâh Mutmainne oldu. Lakin Radıyye, Merdıyye ve hatta Kâmile olduğu Asr-ı Saadet çağını örnek aldı, bu mertebelere yaklaştığı vakitler de oldu.
Sonra özendi Batı’ya, Nefs-i Emmare’nin mücessem abidesine. Şimdilerde Emmare ile Levvame arasında gidip geliyor.
Kişinin nefsi varsa toplumun da var. İnsanın ruhu varsa devlet ve medeniyetin de var. Kişi, toplum, devlet ve medeniyet, ne yapmalı ki kurtulsun tedhişten…
***
Terör, sadece adam öldürmekten ibaret değildir.
İçki ve uyuşturucunun yaygın olarak kullanılması da terördür.
Kumarın yaygınlaşması da terördür. M. Piyango, loto, at yarışları da kumardır ve terörün ta kendisidir.
Fuhşun ve zinanın yaygınlaşması, aleniyet kazanması ve doğal görülmesi de terördür.
Kadınların açık saçık gezmesi de terördür. Erkeklerin bunlara şehvetle bakması da terördür. Başını örtüp diğer uzuvlarını kapatmamak da açıklıktır, tabii ki terördür; başı açık gezmekten daha beterdir.
***
Çare belli:
Zikr’e dönmek ve dört elle sarılmak gerek. Yani Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye’ye. Yani 5 vakit namaza; farzlara, vaciplere, nafilelere. Yani zikr çekmeye; Allah Allah, Lâ İlâhe İllallah demeye.
O zaman Nefs, alır başını zirveye çıkar, Kâmile’ye kadar yükselir de yükselir.
Kişi de, cemiyet de, devlet de, medeniyet de…
Öyle değil mi:
“Ve elbette ki, Allah’ın zikri en büyüktür. [ve le zikrullâhi ekber (Ankebût suresi, 45. ayet)]”
Zorunlu Açıklamalar:
* Nefs: ben, öz benlik, öz varlık kişilik. insanın yeme, içme, cinsel tatmin gibi istek ve arzu gibi biyolojik ihtiyaçlarının tümü (nefs-i hayvani: canlılık nefsi, canlılardaki yaşama ve hareket kuvvetleri). bir şeyin kendisi. ruh, can. asıl, cevher.
* Tasavvuf’ta Nefs: Varlığın manevi yönünü ifade eden bir ıstılah olarak kullanılır: “Şeyh efendilerimiz bir terim olarak Nefs’i, ruh olarak tabir ederler.” [bkz. Ali Behcet Efendi (kuddise sirruh)’un Risale-i Ubeydiyye-i Nakşibendiyye başlıklı eseri]
İmam Gazzâlî (rahmetullahi aleyh) hazretlerine göre nefs, ruh, kalb ve aklın birbirinden çok farklı anlamları vardır. Ancak bu dört kavram, rabbanî ve ilahî latifeyi ifade etme noktasında birleşir ve bu bağlamda eş anlamlıdır. Allah teala hazretlerinin Âdem (aleyhisselam)’a üflediği ruh ile (Sad suresi, 72. ayet) itminana ererek Allah’a yönelen nefs (Fecr suresi, 27–28. ayetler) aynı şeydir. Bu manada nefse kalb de denir. İnsanı insan yapan, onu diğer canlılardan farklı kılan akl da nefis anlamına gelir. (İhyau Ulumu-d-Din, 3. cilt, s.3–4).
* Nefsin Mertebeleri (Bütün bu mertebeler, Kur’an-ı Kerim’de kelime-be-kelime mevcuttur):
1. Nefs-i Emmâre: Allah tealanın emirlerine uymayan, yasaklarını çekinmeden yapan ve kötülüğü şiddetle emreden nefistir. Emmare nefsin biricik maksadı, hevâ ve heveslerini ölçüsüzce tatminden ibarettir. Şehvetin esiri, şeytanın kölesi olmuş; keyfine, zevkine, günaha düşkün olan nefstir.
2. Nefs-i Levvâme: Allah tealanın emirlerine bazen uyan bazen uymayan; işlediği günahlardan dolayı üzülen ve sevaplardan dolayı sevinen nefistir. Emir ve yasaklara karşı gösterdiği ihmal ve kusurlardan pişmanlık duyar, vicdanı rahatsız olarak kendisini şiddetle kınar.
3. Nefs-i Mülhime: Allah tealanın yasakladıklarından azami derecede sakınan ve emirlerine mümkün mertebe uyan; bu hâllerinden dolayı bazı ilâhî ilhamlara nail olan nefstir.
(Emmâre, Levvâme, Mülhime dereceleri yukarıya doğru bir ilerlemenin basamakları değildir. Mutmainne oluncaya kadar nefs, bu üç derece arasında gider gelir; Mülhime’ye nail olan nefsin Emmâre’ye bir anda düşmemesi için bir neden yoktur.)
4. Nefs-i Mutmainne: Allah tealanın yasakladıklarından mecburen değil, seve seve uzak duran, Allah yolunda ne fedakârlık gerekiyorsa yapan nefstir. Lezzet ve menfaatlerden mahrum kaldığı halde, onları özlemez ve kalbi tam mutmain olarak din-i mübini ihlas ve ihsanla uygular ve böylelikle kötülüklerden korunur.
5. Nefs-i Râdiye: Her hal ü kârda Allah tealadan razı olan; O’na yönelip Allah’tan gâfil olmayan nefistir.
6. Nefs-i Mardiye: Allah tealanın kendisinden razı olduğu nefstir.
7. Nefs-i Kâmile (veya Sâfiye): Manevi saflık ve olgunluğa eren nefs; bu mertebeye erişen bir müminin bütün sıfatları güzeldir ve her hali ibadet sayılır.
/// H.M. Hepsev’in bu yazısı, YÜCE DEVLET DERGİSİ’nin 25 Mayıs 2015 tarihli 14. Sayısında yayınlanmıştır. (Not: “Terör, sadece adam öldürmekten ibaret değildir.” başlayan kısım, 12 Eylül 2015’te eklenmiştir.)