bir üzüm ve dört istek
der güzer ez nâm u benger der sıfât
tâ sıfâtet reh nümâyed sûy-ı zât
ihtilâf-ı halk ez nâm üftâd
çün bi-ma’nâ reft ârâm üftâd
çâr kes râ dâd merdî yek direm
ân yekî güft în bi-engûrî dihem
ân yekî dîger ‘arab bed güft lâ
men ‘ineb hâhem ne engûrî ey degâ
ân yekî türkî bed ü güft ey gözüm
men ne mî hâhem ‘ineb hâhem üzüm
ân yekî rûmî bi-güft în qîl râ
terk kün hâhem istâfîl râ
der tenâzu’ ân nefer cengî şüdend
ki zi sırr-ı nâmehâ gâfil budend
müşt ber hem mî zedend ez eblehî
pür budend ez cehl ü ez dâniş tehi
sâhib-i sırrî ‘azîzî sad zebân
ger bedî âncâ bi-dâdî sulh-şân
pes bi-güftî û ki men zîn yek direm
ârzû-yı cümletân râ mî dihem
çünki bisyârîd dil râ bî-dagal
în diremtân mî kuned çendîn ‘amel
în diremtân mî şeved çâr el-murâd
çâr düşmen mî şeved yek zi ittihâd
güft her yeknân dihed ceng ü firâq
güft men âred şümâ râ ittifâq
pes şümâ hâmûş bâşed ensitû
tâ zebânetân men şevem der güft ü gû.
-0-
geç isimlerden ve anlamlara bak sen
ki görüntülerden kurtarıp asla götürsün,
halkın çekişmesi isimlerdendir hep
gidersen manaya o seni götürür huzura hep…
adamın biri dört kişiye bir dirhem vermişti
onlardan biri bu parayla engûr alalım demişti,
araptı adamlardan biri “hayır” dedi
“olmaz be adam ineb isterim ben” dedi,
biri de türktü, demişti ki “ey gözüm!
istemem ben ineb, isterim üzüm”
“dedikoduyu bırakın” dedi rum olanı
“istafil yemek lazım ki meyvelerin en güzeli”
cenge başladılar, kavgaya, dövüşmeye
yoktu haberleri sırlarından isimlerin, sıfatların,
ebleh idiler ki yumruklaşmaya başladılar
boş kafalı bilgisiz ve cahil idiler
sır sahibi biri bulunsaydı orada
dil-aşina, çok lisan bilir bir kişi orada
derdi ki onlara, verin o dirhemi bakayım
arzusunu hepinizin yerine getireyim,
teslim edin bana kalbinizi hilesiz
dirhem topunuzun dileğini yapar şüphesiz,
dört muradı da yerine getirir bu aciz dirhem
bir olur, beraber olur, dost olur dört düşman.
laflarınız sizin kargaşa verir size
birlik yapar sözüm benim ittifak size,
siz susun* o zaman, dinleyin bu emri
sizin diliniz olayım, söyleyeyim ben sözü.
Mevlânâ Celaleddîn Rûmî (kuddise sırruh)
* Burada “Kur´an okunduğu zaman derhal onu dinleyin, susun. Tâ ki (Allahın rahmetiyle) esirgenmiş olasınız. (A’râf suresi, 204. ayet; Hasan Basri Çantay meali)” ayetine telmih vardır.
_____________
Mesnevî’nin, 8. cildinde yer alan bu hikmetli hikâye, Tahirü-l-Mevlevi’nin (Şerh-i Mesnevi, İstanbul 1968, 8. cilt, s. 1070-1073) ) eserinin 7604-7617 numaralı beyitlerindedir.
*Haydar Hepsev’in bu tercümesi, Sohbet (Mart 1994, s.123) kitabında ve Yazgı Dergisi’nde (Aralık-Ocak 2002, sayı 1, s.16) yayınlanmıştır.