İMANDAN SONRA KÜFRE DÜŞMEKTEN ALLAH TEALAYA SIĞINIRIZ !
Bir zamanlar kendisine çok hüsn-i zann ettiğim, kitaplığımda bulunan ve hâlâ istifade ettiğim Sevad-ı A’zam eserinin mütercimi ve Mektubat-ı Rabbani’nin mütercimlerinden, sapıtmasaydı ülkemizin ilk on âlimi arasına girebilecek, Talha Hakan Alp’in bu acayip halinin kitapta, Akidetu-t-Tahâviye’de (1) yeri vardır:
“İslam (binasının) temelleri, teslim olup (dinin getirdiklerini) kabulle karşılama esası üzerine kuruludur. Her kim, bilinmesi yasaklanmış bir ilmi elde etmeye koyulur (ve bu konularda) anlayışını teslimiyetle sağlamazsa, maalesef bu girişimi; saf tevhid inancını, sağlam imanı ve özlü bilgiyi elde etmesini engelleyecektir (2). (Böyle bir kimse) ne tasdik eden bir mümin, ne de yalanlayan bir münkir olmaksızın, sadece vesveseli, şaşkın, mütereddit ve yolunu şaşırmış bir halde; küfür ile yalanlama, ikrar ile inkâr arasında istikrarsız bir biçimde gider gelir (3).”
***
T. H. Alp’in attığı tivit şöyledir:
“Gerek yakın çevrem gerek burada beni yakından takip edenler yaşadığım değişimin farkındadırlar. Değişimin boyutları hakkında fikir vermek için belirtmeliyim: Tanrı’ya inanıyorum ama onu tanımlayabilecek, hakkında O şöyledir, böyledir diyecek hiçbir kesin inanç ve fikrim yok.”
Bu sözün hükmü, dinden çıkmaktır. Bundan ve sahibinden Allah tealaya sığınırız.
***
Küfr ve şirk üzerimize dalga dalga gelmekte ve maalesef içimizdeki ilim sahiplerini bile böyle derinden etkilemektedir. Bizim yapacağımız iş, akaidimizi doğru ve sağlam kaynaklardan okumak ve iyice öğrenmek, anlamadığımız yerleri âlimlerden sormak, imanımızı sürekli tazelemek, ehl-i sünnet ve cemaatten zerre kadar ayrılmaktan sakınmak, imandan sonra sapıtmaktan Allah tealaya sığınmaktır.
***
Kur’an-ı kerimle dua edelim:
“Rabbenâ lâ tuzig kulûbenâ ba’de iz hedeytenâ ve heb lenâ min ledunke rahmeh, inneke entel vehhab (4). (Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.)
Hadis-i şerifle dua edelim:
Yâ mukallibe-l-kulûb sebbit kalbî alâ dînik.(5). (Ey kalpleri çeviren Rabbimiz, dinin üzerine kalbimi sabit eyle.)
Âmîn, yâ Rabbe-l-âlemîn…
Haydar Hepsev
Nisan 2021
_______________
(1) Bu akaid risalesi, büyük âlim Necmeddin Nesefî (vefatı 1142) tarafından kaleme alınmıştır. Bkz. https://islamansiklopedisi.org.tr/nesefi-necmeddin ve https://islamansiklopedisi.org.tr/akaidun-nesefi .
Yukarıdaki metin için Bkz. Akaid Risaleleri, mütercimler: H. Vanlıoğlu-A. Hiçdönmez-F. Kalender-E. A. Yüksel, Muallim Neşriyat, İstanbul 2017, s. 85-86.
(2) “Hakkında bilgin olmadığı şeyin ardına düşme. (İsra suresi, 36. ayet)”
(3) Bu tavır, münafıklara aittir (bkz. Munâfiqun suresi).
Münafık: Küfrünü gizleyerek kendini mümin gösteren veya imanla küfür arasında bocalayan kimse anlamında terim. Bkz. https://islamansiklopedisi.org.tr/munafik . Burada kelimenin ikinci manası yani “imanla küfür arasında bocalayan kimse” kastedilmektedir.
(4) Âli imrân suresi, 8. ayet; “(Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin. (Diyanet İşleri meali)”
(5) Tirmizî, Kader 7, De’avât 90, 124. Ayrıca bkz. Ahmed İbn Hanbel, Müsned, IV, 182, VI, 91, 251, 294, 302, 315.