İTAAT ETMEK
Evet, itaat etmek…
Yani gönüllü olarak dinlemek ve uymak, tabi olmak, biat etmek….
Yani İslam’ın en önemli ilkelerinden biri olarak itaat etmek…
Allah tealaya, onun buyruklarına, emir ve yasaklarına;
Peygamber Efendimize, onun kutlu sünnetine;
Baba ve anneye, onların meşru isteklerine;
Âlimlere, her âlime ama öncelikle şeriat ilminin bilginlerine;
Evliyaya, yani Allah dostlarına, onların küçük imalarına bile;
Hikmet sahiplerinin öğütlerine ve doktorların emir ve reçetelerine;
Yönetenlere, en alt kademeden en üst kademeye kadar yöneticilere itaat etmek, uymak, tabi olmak; İslam ahlakındandır ve müslümanların en güzel vasıflarındandır.
***
Her çeşit karşı çıkmanın, muhalefet etmenin, isyankâr olmanın övülüp desteklendiği bir çağda yaşıyoruz. “Evet, isyan” diye şiirler yazılıyor; “biat kültürü” tanımlamasıyla itaat ahlakına sahip olanlar hor görülüyor. “İsyankâr gençlik” övülüyor, gençlerin isyancı olanları kabul görüyor. Kutsallara, hürmet edilen her şeye, genel kabul görmüş fikirlere pervasızca itiraz ve muhalefet edenlerin makbul olduğu bir medyamız var. Makbul ve muteber âlimlerimize karşı çıkmayı âdet haline getirmiş bir akademisyen güruhu, en ön plandadır. Güneşe bile güneş demeyecek kadar inat etmeyi ahlakının tam ortasına yerleştiren “muhalefet”imiz var, siyaset meydanında ve her ortamda.
***
İsyan, Batının ahlakıdır. Onlar, zalim krallarına “karşı gelerek” özgürlüklerini elde etmişlerdir. Kilisenin akıl ve insaf almaz tutum ve yasaklarına, aforozlarına isyan ederek din ve vicdan hürriyetine kavuşmuşlardır. Bunlar doğrudur lakin burada kalmamışlar, “isyan”ı bir ahlak olarak benimsemişlerdir. Batıl dinlerinden vaz geçmişlerdir ama yeni batıl dinler üretmişlerdir; pozitivizm gibi. Karşı çıkmayı o denli benimsemişlerdir ki medeniyetlerinin ahlaki ilkelerini birer birer yok etmişlerdir. Evlilik müessesesi, Batıda, bundan ötürü yıkılmak üzeredir. Evlilik içi cinselliğe karşı çıka çıka, gayri meşru ilişkiler, homoseksüellik alabildiğine yayılmıştır. Çocuklar, anne ve babalarına, öğretmenlerine asla itaat etmemektedirler, (edenlerse akıllı ve zeki sayılmamaktadır.) Giyinmeye isyan ede ede kendilerini Taş Devri’ne döndürmüşlerdir. Spor müsabakalarının antik Yunan’dan farkı neredeyse kalmamıştır.
***
Evet, bizde de isyan vardır: “Allah’a isyanda, kula itaat yoktur.” Ve bu tam bir ölçüdür. Kur’an ve Sünnetin açık hükümlerine aykırı olan her emir, her iş, her şey reddolunmuştur; bu tür hiçbir emre asla itaat edilmez, hatta anne ve babadan gelse bile.
Lakin bunun dışında itaat vardır, sem’-i kabul ile dinleme ve uyma vardır, tabi olmak ve biat etmek vardır. Biat kelimesinden korkmayınız, “birinin yöneticiliğini benimsemek ve ona uymak” manasına gelir. Her işte ve insanların bulunduğu her yerde “yönetici”ye ihtiyaç vardır. Bir yönetici varsa onun emir ve yasaklarına itaat etmek, akla en uygun bir davranış biçimi değil midir? Devlet başkanına, Halifeye, İmama biat edip ona uymak da böyledir, İslam medeniyetinin en mühim hususiyetlerinden birisidir.
Lakin biat edilecek Halifemiz, İmamımız nerededir; neden ve nasıl elimizden alınmıştır; neden yeniden Halifemiz olmasına müsaade edilmemektedir? İsyan edilmesi gereken budur, çünkü “Her kim boynunda bir bîat olmadığı halde (bir halifeye biat etmeden) ölürse, câhiliyye ölümü (gibi bir ölüm) ile ölür. (Müslim, İmare, 58)” Müslümanın muhakkak böyle bir derdi ve gayreti olmalıdır. Tam bir itaatle itaat edeceği bir âlim, bir velî, bir ârif bulmalıdır ki işin manevi tarafındaki mesuliyetinden kurtulsun.
***
Herkesin bir “tanrı”sı vardır ve ona itaat eder. Kendilerine hidayet verilip doğru yola iletilenler “Allah” tealaya itaat ederler. Hak dinden sapanlar ise nefislerine ve şeytanlarına taparlar. Yani herkes itaat eder aslında. İsyan ahlakına sahip olanlar, evet, her şeye karşı çıkarlar ama bu davranışları nefislerindendir, kendilerine tapıp nefislerinin manasız isteklerine kör gibi boyun eğerler de farkına varmazlar, kendilerini iyi bir şey yapıyor zannederler.
Lakin müslüman da dikkat etmelidir. Çünkü Batı ahlakı, pozitivist-materyalist felsefe ta içimize kadar nüfuz etmiştir; böyle bir eğitim sisteminden geçip gelmişizdir. Bu kötü ahlakın bizdeki izlerini silip yok etme ödevindeyiz. Ayrıca nefse ve şeytana değil, Hakk’a tabi olmak zorundayız. Bir de nefsimize ağır gelse de âlim ve âriflerin fetva ve emirlerine uymaya gayret etmeliyiz.
***
Müminler, ta ruhlar âlemindeyken Rabbimizi “işitmiş ve itaat” etmişlerdir. “Hayır” değil “evet” demişlerdir. Onun içindir ki isyanı değil itaati severler. Şeytan ise büyüklenmiş ve isyan etmiştir. Müminlerse büyüklenip isyan etmeyi sevmezler. Ashab-ı kiram efendilerimiz, kutlu peygamberimize “işittik ve itaat ettik” diyerek büyük mertebe kazanmışlardır. Yahudilerin peygamberlerine dediği gibi “işittik ve isyan ettik” dememişlerdir.
İsyan, şeytan ve Yahudi ahlakıdır, başka bir şey değildir.
***
İtaat ahlakını diriltmeliyiz yeniden.
Baba ve anneye itaati yeniden hatırlamalıyız.
Büyüklerimiz ve yaşlılarımızı dinleyip onlara uymaya kendimizi yeniden alıştırmalıyız.
Hocaya, öğretmene, âlime tabi olup sözlerinden dışarı çıkmamayı yeniden ana ilkemiz haline getirmeliyiz.
Yöneticilerimize güzelce tabi olup ecdadımız gibi büyük başarılar kazanmayı başarmalıyız.
Elbette ki en önemlisi Allah’a ve onun kutlu peygamberine, İslam’ın emir ve yasaklarına kılı kırk yararcasına yeniden tam bir şekilde itaat etmeye niyet etmeliyiz.
Her yerde, her konuda, her işte, her şekilde…
Kalbimiz, aklımız, bedenimiz, malımız ve canımızla…
***
İtaat akıllılıktır, isyan ahmaklıktır.
İtaat muvaffakıyet, körü körüne muhalefet mağlubiyettir.
İtaat etmek, insanlık; inat ve isyan etmek şeytanlıktır.
Dinlemek ve uymak güzeldir, gereksiz yere karşı çıkmak çirkindir.
Tabi olup itaat etmek iyidir, isyan kötüdür.
İtaat etmek doğru, isyan ise yanlıştır.
* Haydar Murad Hepsev’in bu yazısı, Yüce Devlet Dergisi’nde (12. sayı, 1 Şubat 2013) yayınlanmıştır.