SON BÜYÜK MÜDERRİS, İLK BÜYÜK MÜNEVVER: AHMED CEVDET PAŞA
Öyle bir insan düşünün ki O; devletin bütün üst kademelerinde bulunmuş; Galata ve Mekke-i Mükerreme kadılığı (1), Meclis-i Maârif-i Umumiye azalığı (Genel Milli Eğitim Meclisi üyeliği), darülmuallimin (öğretmen okulu) müdürlüğü, Encümen-i Dâniş (2) üyeliği, vak‘anüvislik (resmi devlet tarihçiliği), Anadolu kazaskerliği (askerler arasındaki davalara bakan ordu kadılığı), Halep valiliği, Dîvân-ı Ahkâm-ı Adliye (temyiz mahkemesi.) başkanlığı, Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye (3) reisliği, Şûrâ-yı Devlet (idarî yargı ve danışma organı, bugünkü karşılığı Danıştay) Tanzimat Dairesi başkanlığı gibi görevleri başarıyla yerine getiren bir bürokrat olsun. Ayrıca İşkodra’da meydana gelen isyanı bastırmış; Bosna’da bir buçuk sene gibi kısa zamanda ıslahat gerçekleştirmiş; (Derviş Paşa ile beraber) Fırka-i Islâhiye’yi oluşturup Cebelibereket, Çukurova ve Kozan dağlarını dolaşıp altı ay içinde büyük ıslahat yapmış olsun.
Bu da yetmesin… Adliye nazırlığı (bakanlığı), Evkaf (Vakıflar) nazırlığı, Maarif (Milli Eğitim) nazırlığı, Dâhiliye (iç işleri) nazırlığı, Ticaret nazırlığı yapsın, yani bir kabinenin en mühim dört bakanlığını deruhte etmiş büyük bir devlet adamı olsun. (Çok kısa bir süre de olsa sadrazamlığa vekâlet de etmiştir). Bir başka deyişle “bir kabinenin üçte biri” unvanını hak etmiştir. Bugünkü hukuk fakültelerinin temeli olan Mekteb-i Hukuk, onun Adliye nâzırlığı döneminde açılmıştır.
Mühim bir âlimdir, medrese ilimlerini devrinin en yüksek hocalarından tahsil etmiştir. Hesap-cebir (matematik), hendese (geometri) gibi dersler alarak ilmini ilerletmiştir. Yetmemiş; Nakşbendi şeyhi Şeyh Murad Efendi’nin Mesnevî derslerine devam ederek ondan Mesnevî’yi okuyup icazetini almış, mesnevîhan (Mesnevî’yi açıklayarak onu okuyan-okutan) olmuştur.
Okuyup yazabilecek seviyede Arapça ve Farsça, anlayabilecek ölçüde Fransızca ve Bulgarca biliyordu.
Şairliği de vardır. Nesirdeki başarısı dillere destandır.
1823-1895 yılları arasında hayat süren Paşa’nın hukuk, tarih, siyer, dilbilgisi, belagat, mantık, hatıra alanlarında mühim eserleri vardır:
Dilimizin (Türkçe olarak basılan) ilk ve en iyi dilbilgisi kitaplarından biri olan Kavâid-i Osmâniye’nin müellifidir. (Bu eser, Almanca, Arapça, Bulgarca ve Hırvatça’ya tercüme edilmiştir.)
Cevdet Paşa’nın en önemli eseri, Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye’dir. Mecelle, İslâm devletlerinde İslâm hukuku alanında hazırlanan ilk kanun olma özelliğine sahiptir. Cevdet Paşa’nın bu kanunun ortaya çıkmasındaki rolü, Mecelle’yi hazırlayan heyetin başkanı olmasından ibaret değildir. Fransızlardan Code Civile’in aynen alınması yerine millî bir kanunun hazırlanması fikrini savunup Mecelle’nin tamamlanmasını sağlaması, her türlü takdirin üstündedir.
Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârîh-i Hulefâ başlıklı eseri, Hz. Âdem (aleyhisselam)’dan Hz. Muhammed (aleyhissalatu vesselam) Efendimize kadar gelip geçen peygamberlerin kıssalarından, Hz. Peygamber’in hayatı ve Hulefâ-yi Râşidîn ile Emevî, Abbâsî halifelerinden, diğer Türk-İslâm devletlerinden ve Osmanlı tarihinin 1439 yılına kadar olan ilk devirlerinden bahseder. Çok okunmuştur ve hatta Osmanlı zamanındaki okullarda ders kitabı (4) olarak okutulmuştur (5).
Sayısı yirmi bir olarak tespit edilen eserlerinin hepsinden bahsetmek, bu yazının gayesi değildir. Gayemiz bu büyük âlim ve münevvere, devlet adamına, fikir ve dava adamına yeniden dikkat çekmek, gençlerin ona yönelmesine vesile olmaktır.
***
Müderris, Osmanlının güçlü zamanlarında mükemmel bir rol model idi. Medreseden mezun olanlar âlimdi, ârifti, şeyhti. İmamdı, müezzindi. Önderdi, örnek adamdı. Şairdi, yazardı. Devlet ve halkın bütün ihtiyaçlarına cevap verebiliyorlardı. Lakin zamanla medrese eski kuvvetini kaybetti. Ve o dönemlerde Batı kuvvetlendi, askeri alanda Osmanlıya galebe çalmaya başladı; durum değişti. O zaman Batıyı tanıma ve anlama ihtiyacı baş gösterdi. Onun için Cevdet Paşa’ya “son büyük müderris, ilk büyük münevver” dedik. Yani artık çift değil dört kanatlı olmak zorundaydık. İşte Cevdet Paşa’nın Fransızca öğrenmesi, Batıyı tanıma ve anlama fırsatını vermiş, bu kavrayış ona devlete ve millete güçlü çözümler üretmesinde yardımcı olmuştur.
Paşanın Avrupa’daki devletleri, büyük olayları ve Batı kurumlarını düzgün ve doğru bir şekilde kavradığı, eserlerindeki ifade kuvvetinden anlaşılmaktadır. Onun için Batılılaşmanın, Batı taklitçiliğinin yanlışlığını kuvvetle savunmuştur. Avrupa kanunlarının ve kurumlarının olduğu gibi alınmasına karşı çıkarak İslâm medeniyetine ait geleneklerimizin korunması gerektiğini söylemiştir. Bunu da cesurca yapmış, zamanındaki devlet ileri gelenlerinin mesela Sadrazam Âlî Paşa’nın Fransız kanunlarının tercüme edilip aynen alınması yönündeki görüşlerine karşı çıkabilmiştir.
Cevdet Paşa’nın hizmetlerinin en kıymetlileri, eğitim ve öğretim alanında olmuştur. Yeni eğitim ve kültür kurumlarının açılması; her derecedeki okullar için yeni ders kitaplarının hazırlanması ve yayın faaliyetlerinin arttırılması; Türkçe’nin ilim dili haline getirilmesi için elinden gelenin en iyisini yapmıştır.
O tam yerli ve milli bir münevverdi, bir fikir ve dava adamıydı.
Medrese ilimlerini zamanının âlimlerinden çok daha iyi seviyede tahsil etmiş; iki Batı dilini de öğrenmiş; devletin yüksek makamlarında çok başarılı görevler yapmış; fikir ve dava adamı, müderris ve münevver Cevdet Paşa’dan daha çok şeyler öğreneceğiz. Çünkü o bir umman kadar engindir…
Maqamı âlî olsun…
İlim ve irfanımızı ilerletip Cevdet Paşa’dan gereği gibi istifade edenlerden olmayı can u gönülden dilerim.
Haydar Hepsev
Ağustos 2021
_____________
Dipnotlar:
(1) Kadılık; İslam tarihinin ilk yıllarından itibaren, devlete tabi insanlara arasındaki hukuki uyuşmazlıkları çözmek, hukuka aykırı davranışların cezasını hükme bağlamak, verilen hüküm ve cezaları infaz etmek üzere kurulmuş mühim bir kurumdur. Kadılara dinî, malî, idarî, eğitim-öğretim gibi görevlerin verildiği de görülmüştür.
(2) Encümen-i Dâniş; Tanzimat’tan sonra, Fransız İlimler Akademisi’ni örnek alarak kurulmuş ilk büyük akademik kurumdur; devlete bağlıdır. Encümen-i Dâniş’in teşkilât ve statüsü, Ahmed Cevdet Paşa’nın hazırladığı bir lâyihanın (tasarı) kabulü ile olmuştur. Bu müessesenin başardığı en mühim iş Tarih-i Cevdet’i yayınlamasıdır. Bu mühim eser; tarihçilik, tarih felsefesi ve yöntembilimi bakımından da eski vak‘anüvis tarihlerinden farklı yeni bir anlayışla hazırlanmıştır. Zamanın önde gelen Batı tarihçilerinin fikirlerinden de yararlanılmıştır.
(3) İslam medeni hukukuna uygun olarak hazırlanan borçlar, eşya ve yargılama esaslarını içeren kanun.
(4) Nakşbendî şeyhi Seyyid Abdülhakîm Arvasî (kuddise sirruh) hazretleri bu kitabı ders olarak okutan hocalar arasındadır. Şunu ilave edeyim ki Nakşbendî şeyhi Ramazanoğlu Mahmûd Sâmî (kuddise sirruh) hazretleri de eserlerinde bu kitaptan iktibaslar yapmıştır. Yani Paşa’yı evliya da sevmiş ve ondan istifade etmiştir.
(5) Tahdis-i nimet ve teşvik gayesiyle ifade ediyorum ki bu mühim kitabı kendi başıma iki kere okudum. Osmanlı Türkçesi dersi yaptığımız arkadaşlarla hâlen okumakta ve istifade etmekteyiz.