BAŞKA DÜNYANIN ADAMI
Evet, öyleydi. Aramızda yaşıyordu; yer içerdi; sanki bizim gibiydi. Ama başka bir dünyanın adamıydı.
Yürürken, konuşurken sanki bizim gibiydi. Lakin başka bir dünyanın, bir başka âlemin adamıydı.
Kıyafetleri, yemesi içmesi, yaşaması herkes gibiydi. Lakin Üstad farklı bir insandı.
Öyleydi evet, velakin davasını, Diriliş’i anlatmaya başlayınca devleşir, işte o zaman gerçekten “bambaşka” bir adam olurdu. Hayatını, sağlığını, malını, her şeyini davasına adamıştı çünkü.
Hayatı İslam’a hizmetle geçti. Her dönem gençlikle ilgilendi. Dergi çıkardı, gazete çıkardı. Sohbet meclisleri düzenledi. Davasını elinden gelen her imkânı kullanarak anlatmaya çalıştı. Parti kurdu. Şehir şehir dolaştı.
Yani tam bir mü’mindi. Mü’min-i kamil idi.
***
Konuşması sade ve akıcıydı; bilgi, incelik ve mantık doluydu. Zorlanmadan anlatırdı, en ince ve zor konuları. Çünkü onlar hakkında çok okumuş ve daha önemlisi çok düşünmüştü. Kelimenin tam anlamıyla gerçek bir “mütefekkir” idi.
Hitabeti de öyleydi. Muhteşemdi. Eline mikrofonu alınca işte o zaman görürdünüz ki o sade ve mütevazı insanın nasıl devleştiğini…
Yazıları da sade idi, sanatkârlık taslama yoktu onlarda. Kısa cümlelerle meramını hem de en muhteşem şekilde anlatırdı. Bazı cümleleri vecize olacak derecede mükemmeldir. Nesir yazılarında İslam’ı, çağın insanının en güzel anlayacağı bir şekilde ifade etmiştir.
Şiiri hakkında ilk başta hemen “harikulade” kelimesi geliyor, insanın aklına. Üstadın şiirleri sizi bir fırtınanın içine sokar: Âdem aleyhisselamdan bu yana insanın, peygamberlerin, İslam tarihinin, tasavvufun, irfan sahiplerinin, Doğu ve Batının inceliklerinin, metafizik ürpertinin, aşkın, sevginin, kendi hayat serüveninin çalkantılı gemisine bindirir.
Şairdi lakin hayalperest değildi. Ayakları son derece dikkatle yere basan bir kişiydi. Tedbirliydi, kararlıydı. Kılı kırk yaran bir zekâsı vardı. İşinde son derece dikkatliydi. Hesabını kitabını sağlam tutardı. Ve bu hali hayatının son gecesine kadar devam etmiştir.
İslam-sağ camiada okur-yazar-hatip-şair olup da ondan istifade etmeyen yoktur. Her ne kadar bazıları bunu itiraf etmese de… Lakin “Hiçbir hakikat saklı kalmaz.” Zaman turnusol kâğıdıdır. Her şey elbette bir gün ayan beyan ortaya çıkacaktır.
Hayatında, hakkında en çok kitap ve makale yazılmış şair-mütefekkir Sezai Bey’dir dense doğrudur. Lakin bunlar azdır. Daha niceleri yazılacaktır. Çünkü onun eserleri önemlidir, büyüktür, yoğundur, incedir.
***
Dünya çapında tanınmasına, herkesin ona saygı duymasına, bütün büyüklüğüne rağmen çok mütevazıydı. Çocuklar, meczuplar, sıradan insanlar onun nazarında devlet başkanları kadar kıymetliydi. Devlet erkânından birisi yanına gitse böbürlenemezdi; heybetliydi çünkü. Tevazuun ödülüdür bu.
Cömertti. Yemek yedirmeyi severdi. Hesabı kimseye ödetmez, izin isteyenlere “Müsaade etmiyorum” derdi. Hatta eğer yenmemişse “Tatlı hakkınız saklı” der ve mutlaka onu da ikram ederdi.
İnsanlara derin saygısı vardı. Kendisini ziyarete gelen herkes için ayağa kalkardı.
Sorulan her soruya cevap verirdi. Kimseyi geçiştirmezdi.
Konuşkan değildi. Yerinde ve kararında söz söylerdi. Lakin bazı neşeli anlarında uzun uzun konuşur; etrafındakileri kendine hayran bırakacak sözler, hatıralar, fıkralar anlatırdı.
Fikrini ifade eder ve savunurken vurguluydu, hatta bazen ses tonu yükselirdi. Anlardınız ki o konuda çok araştırmış, çok düşünmüştü.
Kimi zaman susardı. Öyle bir sükûta bürünürdü ki sizi de o girdaba sokardı. Ne olduğunu anlayamazdınız.
Hayvanları da sever ve korurdu. Cağaloğlu’nda Üretmen Han’ın en üst katında, yazın çok sıcak, kışın çok soğuk yazıhanesinin penceresi önüne martılar için ekmek koyardı. Kimi gün bu âdetini yerine getiremezse üzülürdü. Hatta İstanbul dışındaysa çalışanlarını arayıp bunu hatırlatırdı. Yolun ortasında kalmış, sağlı sollu gelen arabalardan şaşırıp ileri mi gitsin geri mi dönsün diye tereddütte kalan kedilere çok acır; onlara “Geri dön” veya “
ileri git” diye komutlar verirdi.
Yani tam bir insandı. İnsan-ı kâmildi.
***
Hayatı çilelerle, acılarla, maddi ve manevi zorluklarla geçti. Dünya değiştirmesi de o nispetle kolay oldu. Hayattayken kimseye zahmet vermek istemezdi, vefatı da öyle oldu.
Göklerin adamıydı. Başka bir dünyanın adamıydı. Öte dünyanın adamıydı.
Soğuk bir kasım günü Rabbine kavuştu.
Şehzadebaşı Camii hakkında en güzel şiir onundu. Oraya sırlanmak nasib oldu.
Nur içinde yatsın, üstadımız, hocamız, önderimiz:
Ahmed Sezai Karakoç
Rahmetullahi aleyh…
Haydar Hepsev
Kasım 2021