HAMD ETMEK, ŞÜKRETMEK
Kerim Kitabımız ‘El-hamdu lillâhi Rabbi-l-’alemîn’ âyetiyle başlar…
Biz müminler de her zaman bizi yoktan yaratan ve nice nimetler veren Rabbimize her zaman hamd ve sena, her daim şükürler ederiz…
‘hamd olsun hamd olsun hamd olsun hamd olsun’
‘şükrler olsun şükrler olsun şükrler olsun şükrler olsun’
‘Rabbim sana hamd olsun şükrler olsun şükrler olsun’
***
Hamd ve sena etmek, nimetleri veren ve Rezzak olan Allah’a teşekkür ederek O’nu övmektir…
Hamd ve sena etmek, kulun Allah’ın yüceliğini, sonsuz lutuf ve ihsanı karşısında, O’a minnet ve şükran duygularını bildirmesidir. ‘hamd olsun’ demek, Allah’ın nimetlerine ve lütuflarına minnet ve teşekkürü bildirmek demektir.
Her şeye hamd edilir, hastalığa bile… Çünkü hamd etmek, şükrü de kapsayan büyük bir ibadettir.
Şükür ise nimetleredir. Müminler, kendilerine nimetleri veren Allah’a ‘şükürler olsun ve ‘elhamdülillâh’ derler.
En büyük nimet, imandır.
Sonra son peygambere iman edip ona ümmet olmaktır. Farz, vacip ve sünnet ibadetleri yapabilmektir. Sonra ilim ve irfan sahibi olmaktır.
Şükr’ün hamde yakın bir anlamı olmakla taşımakla, hamd’in kapsamı daha geniştir. Nitekim bir kimse hem iyilikleri hem güzel nitelikleriyle övülür; şükür veya teşekkür ise sadece iyiliklere karşı gösterilen minnettarlığı anlatır.
***
Hamd, ‘iyilik, güzellik, üstünlük ve erdemlilikle niteleme, övme’ demektir. Hamd, şükür, medih ve senâ kelimeleri arasında sıkı bir münasebet vardır.
Şükür, kişinin kendisine yapılan bir iyiliği bilip sahibine övgü ile mukabelede bulunması ve bunu diğer insanlara da duyurmasıdır.
Hamd ise söz konusu iyiliğin kendisine yönelik olma şartı aranmadan bir kimsenin mutlak anlamda lütuf ve iyilikseverliğinin dile getirilmesidir. Buna göre hamd şükürden daha kapsamlıdır. Hamd ile medih arasında anlam yakınlığı bulunmakla birlikte medih, birinde var olan veya var olduğu kabul edilen övgüye lâyık bir özelliğin belirtilmesidir.
Şükür, ‘yapılan iyiliği bilmek ve onu yaymak, iyilik edeni iyiliğiyle övmek; minnettarlık’ anlamındadır. Terim olarak da ‘Allah’tan veya insanlardan gelen nimet ve iyilikten dolayı minnettarlığını ifade etme, nimete söz ve fiille mukabelede bulunma, Allah’a itaat edip günah işlemekten uzak durmak’ suretiyle nimetin gereğini yapmaktır.”
Tasavvufun önde gelenleri şükrü ‘derin bir saygıyla nimet sahibinin iyiliğini anmak’ diye tarif ettiklerini belirtir. Türkçe’de Allah’a karşı minnettarlık için ‘şükür’, insanlara karşı minnettarlık için ‘teşekkür’ kelimeleri kullanılır.
Şükr’ün karşıtı küfr’dür ve nimetleri inkâr etme, nankörlük demektir. Üç türlü şükür vardır: Nimeti hatırda tutmak, kalple şükür; nimeti vereni övgüyle anmak, dille şükür; nimet sahibine, lâyık olduğu şekilde karşılık vermek, organlarla şükürdür. Kerim Kitabımızın Sebe’ suresinin, 13. ayetinde bu üç çeşit şükre de işaret edilmiştir: “Onlar Süleyman’a kalelerden, heykellerden, havuzlar kadar (geniş) leğenlerden, sabit kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Davud ailesi! Şükredin. Kullarımdan şükreden azdır. (Diyanet Vakfı meali)
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ‘İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a da şükretmez’ buyurmuştur ki kulaklara küpe olması gereken mübarek bir sözdür.
Diğer bir açıdan şükür üçe ayrılır: ‘Kendinden üstte olana, şükür ve hizmet, övgü ve dua ile olur. Aynı seviyede olana, iyiliğe iyilikle karşılık vererek, aşağı seviyede olana ise onu ödüllendirmekle olur.’
***
‘hamd olsun hamd olsun hamd olsun hamd olsun*’
‘şükrler olsun şükrler olsun şükrler olsun şükrler olsun**’
‘Rabbim sana hamd olsun şükrler olsun şükrler olsun***’
Haydar Hepsev
Haziran 2022
* fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün
** fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün
*** mef’ûlü mefâ’îlün fâ’ilâtün fâ’ilâtün
#Kuran #Sünnet #İman #Ümmet #Hamd #Şükür #Sena #Teşekkür