ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLMEYE İNANMAK
İman esaslarının altıncısıdır, öldükten sonra dirilmeye inanmak…
Ölüm haktır, “Her nefis (canlı) ölümü tadacaktır (1).” ‘Nefis’ insanın kendisidir, bedenidir. İnsan bedeni ölür, ama ruh ölmez. Beden, zerre, hücre ve organlardan yaratılmıştır, bu sebeple değişmeye ve sonunda bozulmaya mahkûmdur. Ama ruh ise basittir; birleşik değildir, onun için çürümez ve bozulmaz. Ruh, beden evininin misafiridir, ev yıkıldığında misafir de kendisine başka bir yer bulur. Orası da, ruhlar âlemidir. Ölüm, ruhun bedenden ayrılmasıdır ve ruhun asıl yurdu olan ruhlar âlemine dönmesidir.
Kerim Kitabımızda buyuruluyor ki “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır (2).” Dikkat edilirse bu ayette ölüm, hayattan önce zikretmiştir. Çünkü ölümü düşünüp öleceğini hesaba katan Müslüman günahlardan kaçınır, Allah tealanın rızasını kazanmak için O’nun emirlerine uyup yasaklarından kaçınır; ibadet ve salih amellere yönelir. Bu sebeple ölüm önce zikredilmiştir.
Ölüm, zordur. Ölüm, ince bir bezin dikenli bir çalının üzerine atılıp oradan alınmaya çalışılmasına benzer ki bezin yırtılmaması mümkün değildir. Veya iki tarafı tırtıklı on kılıcın insanın göğsüne saplanması ve yavaş yavaş geri çekilmesidir. Ya da insanın bütün damarlarına yayılmış dikenli bir çalının kuvvetli bir el tarafından çekilmesidir. Yani ölüm acıdır, hem de çok acıdır.
Can boğaza geldiğinde, ölmek üzere olan inanan kişinin içi hararetle yanar. İşte o zaman şeytan onun en sevdiği kişi suretine girip elinde bir bardak soğuk su ile gelir. Suyu ona gösterir, içi yanan mümin suya elini uzatır, şeytan da ona ‘Sana bu suyu veririm ama bir şartla’ der, mümin ‘Nedir o’ deyince de ‘Dininden vaz geç’ der. Kişinin imanı sağlamsa bu tehlikeli andan kurtulup ‘La ilahe illAllah’ diyerek son nefesini verir ve kurtulur. Lakin inanç ve amelinde zayıflık varsa şeytana kapılabilir. Âlim olsa bilse kibir ve kendini beğenmişlik içindeyse onun akıbeti kötü olabilir, ilmine ve ameline aldanan nice kişinin imansız gittiği bilinmektedir.
Ölmekle, herkesin küçük kıyameti kopar. İmanla giden kişinin yüzü ve bedeni nurlu olur. Yıkanıp kefenlenir, cenaze namazı kılınır ve kabre konur. Akrabaları ve malı geride kalır, salih ameli onunla kalır. Sonra ona ruhu iade edilir ve Münker ve Nekir melekleri ona ‘Rabbin ve peygamberin kim, dinin ve kitabın ne, kıblen neresi’ diye sorarlar, o da kolaylıkla cevap verir. Ona cennetteki yerine bir pencere açılır ve haşre kadar orada mutlu bir şekilde bekler. Kâfir, müşrik veya münafık olanlar ise, ‘Bilmiyorum, ben çevremdeki insanlara uydum, onların yaptığını yaptım (3)’ der. Onların kabirleri de cehennem çukurlarından bir çukur olur.
Kabir, ölümle mahşerdeki diriliş arasında insanların yaşayacağı berzah (4) hayatını da ifade eder. Dört büyük melekten İsrâfil aleyhisselam, Allah’ın emriyle çok yüksek bir ses çıkaran sûra üç defa üfürecek, birincide kıyamet başlayacak ve yerler, gökler dehşetle sarsılacak, ikincide bütün canlı varlıklar ölecek, üçüncüde ise insanlar hesaba çekilmek üzere yeniden ba’s edilecek yani dirilecektir.
Yeniden diriltilen bütün varlıklar, hesaba çekilmek üzere bir meydana sevk edileceklerdir. Buraya mahşer, mevkıf veya arasât denir; ahiret hayatında bütün insanların, dünyada yaptıklarının hesabını Allah huzurunda vermek üzere tekrar dirilip toplanacakları yerdir. Bütün ümmetler kendi peygamberinin önderliğinde, en önde de ümmetiyle birlikte Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) bulunacaktır.
Sonra herkes Sırat’tan geçecektir. Sırat, Cehennem üzerine kurulmuş, üzerinden geçilmesi pek zor bulunan bir köprüdür. Bu köprüden, herkes işlediği iyi amellerin çokluğuna ve imanının kuvvet ve nuruna göre geçer. Kâfirler ve kötü amel sahibi müminler, bu köprüyü geçemeyip Cehenneme düşeceklerdir. Kâfirler orada ebedî olarak kalırken, günahkâr müminler ise, cezalarını çekip Cennet`e gireceklerdir.
Kıyamet, haşir ve neşirden sonra Mahşer’de hesabın başlayacağı bilinmektedir. Hesap sual, kitap ve mîzan safhalarından oluşmaktadır. Kulların amel defterleri gelecek cennetlik olanların sağdan, cehennemlik olanların soldan gelecektir. Bütün kulları, onları yaratan Allah teala hesaba çekecektir. Sonra kulların sevap ve günahları mizana yani tartıya çekilip Müslümanlardan sevabı ağır gelenler cennete, sevabı az gelenler yaptıkları günahlar kadar Cehennemde yanıp Cennete gireceklerdir. Kâfir ve müşrikler ise ebedi cehennemde kalacaklardır.
Cennet, müminlerin en büyük ödülü değildir. En büyük mükâfat, Allah tealanın cemalini müşahede etmek yani görmektir. Herkes çalışmasına ve derecesine göre Allah tealayı görecektir ki Rabbimiz hepimize nasib etsin, âmîn…
***
Dirilişin dünyadaki örneği, kıştan sonra baharın gelip ağaçların yeniden yeşillenip meyve vermesidir.
Hesabın örneği de, öğrencilerin sınava çekilmeleridir, kim çok çalışmışsa o kadar başarılı olur. Çalışmayanın halini söylemeye gerek yok…
Çalışanı herkes sever. Bir iş yerinde çok çalışan çabuk yükselir ve daha çok maaş alır. Çalışmayan ise her zaman mahcup olur, geliri de az olur.
Bu kadar örnek, akıllı kişiye yeter…
Bize düşen, önce iman etmektir…
Sonra inancımızı korumak için, iman esaslarını âlimlerimizden sağlam bir şekilde öğrenmektir…
Sonra da bu ikrar üzere kulluk görevlerimizi yapmaktır.
Allah teala, hepimize olgun bir iman, ihlas ve ihsan ile salih ameller yapmak nasib etsin, âmîn…
Haydar Hepsev
Haziran 2022
_________________
Notlar:
(1) Âl-i İmrân suresi 185, Enbiyâ suresi 35 ve Ankebut suresi 57. ayetler.
(2) Mülk suresi 2. ayet; Diyanet İşleri meali.
(3) Buhârî, Cenâʾiz 67, 86; Müslim, Cennet 70-74; Taberî, XIII 279-286.
(4) Dünya ile âhiret arasında ruhların kıyâmeti bekledikleri yer, kabir.
#Kuran #Sünnet #Akıl #İlim #İrfan #Hikmet #Ölüm #Dirilmek #Berzah #Kabir #Sual #Münker #Nekir #Sur #Haşir #Neşir #Sırat #Mizan #AmelDefteri #Cennet #Cehennem #Cemal