HAZRET-İ EBUBEKİR EFENDİMİZİN MÜNACAATI
cud bi-lutfike yâ ilâhî men lehu zâdun qalîl
muflisun bi-s-sıdqi ye’tî bâbike yâ celîl
zenbuhu zenbun ‘azîmun fa-gfiri-z-zunûbe-l-‘azîm
innehu şahsun garîbun muznibun ‘abdun zelil
minhu ‘isyânun ve nisyânun ve sehvun ba’de sehvin
minke ihsânun ve faslun ba’de i’tâi-l-cezîl
qâle yâ rabbi zunûbî misle remlin lâ yu’ad
fa-‘fu ‘annî kulle zenbin fa-sfahi-s-safha-l-cemîl
keyfe hâlî yâ ilâhî leyse lî hayru-l’ameli
sû’u a’mâli kesîrun zâdu tâ’atî qalîlun
‘afinî min külli dâ’in va-qdi ‘annî hâcetî
inne lî qalben saqîmen ente men yeşfi-l-‘alîle
qul li-nâri ubrudî yâ rabb fî haqqî kemâ
qulte qulnâ “yâ nâru kûnî” ente fî haqqi-l-halîli
ente şâfî ente kâfi fî muhimmâti-l-umûr
ente rabbî ente hasbî entel î ni’me-l-vekîl
rabbi heb lî kenze fadlin ente vehhâbun kerîm
a’tinî mâ fî zamîrî dullenî hayra-d-delîl
heb lenâ mulken kebîran neccinâ mimmâ nehâf
rabbenâ iz ente qâdî ve-l-munâdî cebrâîl
eyne mûsâ eyne îsâ eyne yahyâ eyne nûh
ente yâ sıddîqu ‘âsî tub ile-l-mevle-celîl
***
lütfunla bolca ver, ya ilahi, azığımız az bizim
iflas etmişiz, ey rabbim, gelmişiz kapına
günahı çoktur onun, bağışla, günahı çok olanı
garip bir kuldur o, zillete düşmüş töhmet altında
karşı gelmiş, sonra unutmuş, hata üstüne hata yapmış o
sense verensin cömertçe, verensin yine ihsanını bolca
rabbim suçlarım kumlar gibi, hesaba gelmez
bağışla suçlarımın hepsini, affa uğrasın onlar da
ne olacak halim, ey allahım, hayırlı bir işim yok
yaramaz işlerim çoktur, yaptığım çok azdır tâatta
dertlerime deva isterim senden, isteklerimi yerine getirmeni
hastadır kalbim, sense şifa verensin onulmaz devasızlara
ateşe söyle de yakmasın ey rabbim, dediğin gibi
ibrahime yaklaşan alevlere, “ey ateş dur, kulumu yakma*”
sensin ancak şifa veren, yetişen bütün önemli işlerde
rabbim ne güzel bir vekilsin, yeten ve koruyan her yerde
erdem hazinenden ver, cömertsin sen, çok veren, çok bağışlayan
gönlümden geçeni de ver, rehber ol ki kalmayayım yolda
mülkünden ver bize, çokça bağışla, koru bizi korktuğumuzdan
sensin hâkim ey rabbim cebrâilin münadi olduğu, ol günde
nerde mûsâ nerde îsâ, söyle bana nerde yahyâ nerde nûh
uyan ey asi sıddîk, tevbe kıl yüce mevlâ’na seni yaradana
(aleyhimüsssalatü vesselam)
Aslına bakılırsa, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) efendimizin ashabı arasında şair olan çok kişi vardır. Bunlardan Hz. Ali, Hassan b. Sâbit, Abdullâh b. Revâha, Ka’b b. Züheyr (radiyallahu anhüm) gibileri şairlikleri ile de tanınmışlardır. Bir kısmı ise kendilerinden rivayet edilip kayda geçebilen birer beyit veya manzumeleri ya da birer kıtalarıyla, Arap dili ve edebiyatıyla uğraşanların bildiği ve zevk aldığı şair kişiler olmuşlardır.
Kendisini şiirler ifade etmek, gerçekte, Arap toplumu için güç bir şey değildir. Bir defa kuvvetli bir dil olması ve yüksek bir ses kalitesi taşıması bakımından Arapça buna son derece müsaittir. Diğer yandan Arap kabileleri ve toplumu arasında şiir söyleme geleneği yaygın bir şekilde revaçtaydı; yaşlı-genç, zengin-fakir yani hemen toplumun her kesiminden şair olan çoktur. Hatta yiğitlik gibi güzel şiir söylemek de, bir insanın iyi olarak bilinmesinde ilk sıralarda yer almıştır.
İlk inanan, Hicret esnasında Peygamber Efendimizin mağara arkadaşı, hakkında “ikinin ikincisi” diye ayet bulunan, ilk halife ve insanların en büyüklerinden Hz. Ebubekir es-Sıddık (radiyallahu anh) bu şairlerden birisi sayılmalıdır. Belki hemen şair diyemeyiz, lakin bugüne gelebilen bazı şiiriyle, kendisini şiir yoluyla ne kadar mükemmelce ifade ettiği de aşikârdır. Bugünkü dille ifade etmeye çalıştığımız bu kasidesi, son derece yüksek bir ses zenginliğine sahiptir; ayrıca, mana derinliği ve güzelliği bakımından insanı hayran bırakacak bir yüceliktedir.
* Bu beyitte, şu ayetten iktibas vardır: [Dedik ki: “Ey Ateş! İbrahim üzerine serin ve selâmet ol.” (Enbiyâ suresi, 69. Ayet; Ömer Nasuhi Bilmen meali)]” İbrahim (aleyhisselam), ateşe atıldığında, Yüce Rabbimiz, emretmiş, ateş de onu yakmamıştır.
/// Bu tercüme ve açıklama, Diriliş Dergisi’nde (20-27 Temmuz 1990, 105-106. sayı, s.18-19) ve Haydar Hepsev’in Şiir Bilgisi (Mayıs 1992, s.5-7) kitabında yayınlanmış; Ocak 2022’de yeniden ele alınmıştır.
#Ayet #HazretiEbubekir #Arapça #Arapşiiri #edebiyat #şiir #sanat