ABSÜRDÜN YAZARI KAFKA VE DEĞİŞİM HİKÂYESİ
Keyifli bir zaman geçirmenizi sağlayacak alışılagelmiş bir kurgu metin okumak istiyorsanız, okumanız gereken şey kesinlikle Kafka (1) değildir. Elinize bir Kafka kitabı geçip okumaya başlarsanız hayatın rutinine alışkın zihniniz, büyük ölçüde bunalıma girecek; ruhunuz hafakanlarla cebelleşecektir. Çünkü birdenbire belirsiz zaman ve mekânlarla, acayip karakterlerle ve amacı/sonucu belli olmayan olaylar zinciriyle karşılaşacaksınız. Peki, o zaman, Kafka nasıl bu kadar popüler olmuş ve ciddi edebiyat çevreleri de dâhil olmak üzere önemli bir etki uyandırmıştır…
Kafka’nın en önemli başarısı, modern dünyanın kurumları karşısında insanın konumunu ve çaresizliğini benzersiz bir anlatımla ele almasıdır. Kafka’nın eserleri okunurken absürtlük, yabancılaşma, iletişimsizlik, yoğun ve çarpıcı bir biçimde hissedilir. Yazarın çok okunan eserleri Şato, Dava ve bu yazının konusu olan Değişim’de (2); olayın (olay denebilecek bir olay varsa) başından itibaren nereye gitmek istediği, sonunda nereye varacağı çok da önemli değildir. Esas itibarıyla ortada olan bazı durumlardır ve bu durumların can sıkıcılığıdır. Kimliği silik kahramanların -Kafka zaman zaman kahramanlarının isminin veya soyadlarının baş harflerini kullanır- başlarına sebeplerini bilmedikleri olumsuz durumlar ve hadiseler gelir ve onların bunlardan kurtuluş için herhangi bir umudu ya da çabası bulunmaz: Metinlerde var olan; kaybolmuşluk, çaresizlik, bunalım ve sürekli uyanılması gereken kötü bir rüya hisleridir. (Benzer duygulara Elias Canetti, Borges, Paul Auster ile varoluşçu yazarlar Camus ve Sartre’ın eserlerinde de rastlanır.)
Uzun hikâye formunda yazılmış Değişim’e gelince; olay, ancak masallarda karşılaşılabilecek bir absürd durumla yani Gregor Samsa adlı bir pazarlamacının sabah kalktığında dev bir hamamböceğine dönüşmesiyle başlıyor. Ailesinin geçimini sağlama görevini üstlenmiş Gregor Samsa, dönüşümü sonrasında, esasında yapmak istemediği pazarlamacılık işini bırakmak zorunda kalıyor. Gregor, ev ahalisine ekonomik olarak fayda sağlayamaması ve yük olmaya başlamasıyla ailesi tarafından dışlanıyor, nihayetinde hikâye Gregor Samsa’nın açlıktan ölmesiyle son buluyor.
Bu öykü, diğer Kafka eserleri gibi oldukça metaforik bir anlatım içeriyor, metin içinde açık veya kapalı pek çok göndermeler mevcut. Eserde en göze çarpan vurgu, modern dünyanın (kapitalizmin) kendisini zorladığı bir nevi gönüllü/zorunlu kölelik durumunun kişide meydana getirdiği tahribat ve kişinin özüne yabancılaşarak insan dışı bir yaratığa (burada hamamböceği) dönüşerek zombileşmesi.
Hikâyede kahramanın ailesiyle olan ilişkisi enteresan: Baba olumsuz bir rol üstlenmiş olup hikâyenin sonuna doğru ona elma atarak yaralanmasına ve sonuçta da ölmesine sebep oluyor. Kafka’nın kendi hayatında babasına karşı duyduğu eziklik, eserlerinde de görülen otoriteyle probleminin kaynağı olabilir. Kız kardeşi Grete, Gregor Samsa’nın ailede en olumlu ilişkisi olduğu kişidir. Grete keman çalmasından ötürü, onu eski insan haliyle irtibatlandırmaktadır. Buradan Kafka’nın sanatı, Frankfurt Okulu (3) düşünürleri gibi, kendi içinde eleştirellik barındıran ve modern kapitalist düzeni olumsuzlayan bir dayanak gibi düşündüğü çıkarılabilir.
Yazarların eserlerinde, muhakkak kendi hayatlarından izler olur, ama bu Kafka için daha fazla böyle (4). Kafka arkadaşlarıyla olan sohbetlerinde neşeli biri olarak nitelendirilse de karakteri, ailesi ile olan ilişkisi, hayat tarzı, evlilik denemeleriyle oldukça bunalımlı (5) bir portre çizmekte. Yazar, Değişim hikâyesindeki gibi bir şirkette çalışmıştır, ölümü de enteresan bir şekilde bu öyküdekine oldukça yakındır: Tüberküloz olunca Değişim’deki gibi kız kardeşi Ottlia tarafından bakımı üstlenilmiş, daha sonra durumu kötüleşince sanatoryuma gitmiş ve burada ölüm nedeni kayıtlara açlık olarak geçmiştir.
Yapıtları ve hayatıyla oldukça karmaşık bir kişilik olan Kafka, hem özgün üslubu hem de günümüzün yerli (6) ve yabancı birçok yazarını da etkilemesiyle hakikaten modern edebiyatın en sıra dışı yazarlarından biri olarak yerini korumaya devam ediyor. Öyle ki günümüz edebiyatında, “karmaşık, tuhaf veya mantıksız olan gerçek yaşam olay ve durumlarını” anlatan eserlere övgü ifadesi olarak Kafkaesk tabiri kullanılmakta.
Değişim öyküsü, her ne kadar okuru başından sonuna kadar istikrah hisleriyle bunaltsa da, okuyucunun ellerini başının arasına aldırıp düşünmesini sağlıyor, rutinlerini ve kafa konforunu sarsıyor… Onun için yalnız bir kere değil zaman zaman yeniden okunmaya değer önemli bir eserdir.
Ahmet Ragıp AKAY
Nisan 2021
_________________
Dipnotlar:
(1) Franz Kafka (3 Temmuz 1883 – 3 Haziran 1924) için bkz.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Franz_Kafka ; https://seyler.eksisozluk.com/franz-kafka-hakkinda-az-bilinen-detaylar .
(2) Öykünün orijinal adı Die Verwandlung olup Türkçe’ye Değişim ve Dönüşüm adlarıyla çevrilmiştir.
(3) 1923 yılında Frankfurt’ta kurulan Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü’nün düşünce akımı olarak somutlaşmış hali olan Marksist düşünce okulu. Farklı görüşlerdeki düşünürleri bir araya getiren ortak fikir, insan özgürlüğünün modern toplumda tahakküm ve toplumsal baskı biçimleriyle ilgilenmeleridir (Derek Layder, Sosyal Teoriye Giriş, Küre Yayınları, İstanbul, 2014, s. 250). Kapitalist topluma ve Ortodoks Marksizme yönelik ciddi eleştiriler getiren Frankfurt Okulu, Eleştirel Teori olarak da isimlendirilir. Okulun önemli temsilcileri Max Horkheimer, Theodor Adorno, Walter Benjamin, Herbert Marcuse, Jurgen Habermas ve Erich Fromm gibi isimlerdir. Daha fazla detay için bkz. David West, Kıta Avrupası Felsefesi, Paradigma Yayınları, İstanbul, 1998, s. 82-99; Martin Jay, Diyalektik İmgelem (Frankfurt Okulu ve Toplumsal Araştırmalar Enstitüsünün Tarihi), Belge Yayınları, İstanbul, 2005.
(4) İspanyol klinik psikoloji profesörü Marino Pérez-Álvarez, The Schizoid Personality of Our Time adlı makalesinde Kafka’nın Hölderlin, Wilde, Baudelaire ve Strindberg gibi şizoid kişilik bozukluğuna sahip olabileceğini ifade etmektedir. Bkz. https://www.ijpsy.com/volumen3/num2/63/the-schizoid-personality-of-our-time-la-EN.pdf
(5) Değişim’in tersyüz edilmiş bir halini, Gökhan Özcan’ın benzersiz kitabı Hiçbirşey‘de Rücu adıyla okuyabilirsiniz. Ferit Edgü, Bilge Karasu, Yusuf Atılgan ve Hasan Ali Toptaş, eserlerinde Kafka etkisi görülen Türk yazarlarıdır.
(6) Kafka’nın hayatı ve eserleri, polisiye-gerilim türünde 1991 yapımı Steven Sodenbergh filmi “Kafka”da harmanlanmış. Siyah beyaz çekilen filmde etkileyici fon müzik ve tarihi Prag sokakları izleyicisini farklı bir atmosfere sokuyor. Kafka’nın kahramanlarını kullanan film Kafka’nın eserlerine çok sayıda göndermeler içeriyor. Film hakkında detaylı bir analize https://sinsinsinema.wordpress.com/2013/12/06/soderberghin-kafkasi/ linkinden ulaşılabilir.