GENÇLİĞİMİZİN İNANCI, HAYATI VE GELECEĞİ TEHLİKE ALTINDADIR !
Kapitalist Batı, bütün gücü ve imkanlarıyla, uzun zamandan beri, şu üç olgunun bütün dünyaya egemen olması için çalışmaktadır:
- Mevcut dinlerin itibarsızlaştırılması, inançsızlığın yaygınlaştırılması, paganlığın ön plana çıkarılması,
- Madde bağımlılığının teşvik edilmesi,
- Eşcinselliğin aklileştirilmesi, kabul görüp yaygın hale getirilmesi.
Çünkü inancı sağlam olmayan, kafası uyuşmuş, cinsel hayatı alt üst olmuş insanlar, kapitalizmin “satın al, tüket, yaşa” felsefesini hiç sorgulamadan kabul edip bir nevi robot-köle olacaklarından büyük şirketler de daha çok para kazanıp daha büyük güçlere erişecek, dünyayı istedikleri gibi çekip çevireceklerdir.
Buna hemen “bunlar komplo teorisidir” diye yafta yapıştıracaklar çıkacaktır. O zaman, son 50 seneden beri Batıda üretilen filmlere, dizilere bakıversinler. Madde bağımlılığı ve eşcinsellikle ilgili istatistikleri şöyle bir gözden geçiriversinler.
***
Bu üç kötücül olgu da en çok İslam ülkelerinde tatbik edilmeye gayret ediliyor. Çünkü kapitalist Batı medeniyetinin karşısına çıkabilecek tek güç, İslam’dır. Çinliler, Hintler, Japonlar vb. kendi uygarlıklarını sanki korumuş gibi gösterseler de hatta Batıdan fazla kapitalizmin uşağı olmuşlardır.
Bu haince plan en çok da 1000 yıldır İslam’a çok büyük hizmetleri geçmiş Selçuklu ve Osmanlı’nın varisleri olan bizler üzerinde gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Çünkü İslam medeniyetinin gerçek varisleri hâlâ Anadolu’dadır.
Kapitalist Batının bu hummalı çalışmaları, 15 Temmuz Direniş ve Dirilişi’nden sonra iyice arttı. Çünkü Batıya ve onun kapitalist felsefesine ciddi ve çok büyük darbe vurulmuştu.
Hemen gençliğin ifsadına giriştiler ve Müslüman ailelerinin çocuklarını tek tek tespit edip hem birebir hem de youtuber’lar aracılığıyla çok kapsamlı harekata giriştiler. Buna da hemen “komplo teorisidir” diyeceklere cevabım, en az beş kişinin tarafımdan bizzat tespit edildiğidir. Etrafıma sorunca, bu üç kötücül olguyla ilgili durumun daha vahim olduğu haberini alıyorum.
Peki, ne yapmalıyız?..
***
“Hakikat ehli der ki, sofist felsefecilerin sapık görüşlerinin aksine, eşyanın hakikati sabittir, eşyanın hakikatlerini bilmek de gerçekleştirilebilecek işlerdendir. (1)”
Bu söz, bir inanç kitabının ilk cümlesidir. Büyük âlim Necmeddin Nesefî (vefatı 1142) hazretleri, meşhur Aka’idü-n-Nesefî eserine bu cümle ile başlamıştır. Akaidle bu cümlenin ne alakası vardır? Vardır, çünkü onun devrinde, sofistlerin (2) sapık görüşleri Müslümanlara zarar veriyor, iman bakımından sarsılmalarına yol açıyorlardı.
Bir Müslüman âlimin üzerine vâcib (gerekli) olan görevlerden belki de en önemlisi kötülükten vazgeçirmeye çalışma (nehy ani-l-münker)’dir. Devrindeki küfr, şirk, dalalet, ifsad akımlarına karşı durup İslam’ın temiz inançlarını korumak için gerek sözle gerek yazıyla elinden geleni her şeyi yapmaktır.
İmam Gazali (vefatı 1111) hazretleri de zamanındaki bütün sapık akımları, eserlerini okuyup takipçileriyle tartışıp sonra da o görüşleri çürütmek için birçok kitap yazmış yani vazifesini yapmış ve çok da başarılı olmuştur.
Son devirde Batıdan gelen küfr ve şirk akımlarına karşı Bediüzzaman (1878-1960) hazretleri, Risale-i Nur külliyatıyla karşı durmuş, iman hakikatlarını savunmuş ve büyük hizmetler yapmıştır.
Diyanet İşeri Başkanlığı da yapmış Ömer Nasuhi Bilmen (1883-1971) hazretleri de Büyük İslam İlmihali’nin başında, “İtikad Hakkındadır” bölümünde zamanımıza uygun bir metin yazmıştır. (Daha nice âlimler ve eserleri vardır, ülkemizde tanınanlardan birkaçını örnek vermekle yetindik.)
Bugünkü âlimlere de bu konuda pek çok ve acil görevler düşüyor. Gençliğin aklını, kalbini, gönlünü alt üst etmeye çalışan ateizm, teizm, deizm, agnostisizm vb akımlarını iyice inceleyip sapık görüşlerini tek tek çürütmek. (Diyanet ve İstanbul Müftülüğü’nün bu konuda çalışmaları olduğu medyaya yansımıştı; lakin maalesef hâlâ bir yayın çıkmadı. Onun için meydan bazı şarlatanlara kaldı, bu da ayrı bir derttir.) (3)
Biz ebeveynlere de kafası ve hayatı karışmış evlatlarımıza olgunlukla yaklaşmak, onlarla tartışmaya girmemek, dolaylı yollardan psikolojilerine hitap etmek düşüyor. (Çünkü ergenlik çağındaki gençlerin ana babasıyla olan/olabilecek sorunlarını o hilebaz kesim çok iyi kullanıyor.) Bir de tabii ki Yakub aleyhisselam gibi sabretmek, sürekli dua etmek ve hatta ağlamak…
***
İman, bir insana bahşedilen en büyük nimettir. Bu dünyada çok faydası vardır, asıl faydası da öbür dünyada görülecektir; çünkü imanı olan cennete girecek, inançsızlar da cehennem ateşinde ebedi yanacaktır.
Onun için bir mü’min imanına sahip çıkmalıdır; akaidini, amentü şerhini iyice öğrenmelidir; kafasına takılan konuları hemen hocalara sorup tereddütlerini gidermelidir; imanının korunması için Rabb tealaya sürekli dua etmelidir.
İmanı ve İslam’ı bize öğreten Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) hazretlerinin mübarek sözlerine dikkatle kulak verelim:
“Allahım! Bize imanı sevdir ve onu bize güzel göster. Küfürden, fasıklıktan ve isyandan nefret ettir. Bizi doğru yolda olanlardan eyle. (Hâkim, De’avât, 1868)”
“Ey kalpleri çeviren (Allah”ım)! Benim kalbimi dinin üzere sabit kıl. (Tirmizî, De’avât, 89)”
Efendimiz bile iman konusunda bu kadar dikkatliyken biz ne yapmalıyız:
Tabii ki O’nun kutlu yolundan ihlasla, ilimle, irfanla dosdoğru gitmeliyiz.
Rabbimiz tealanın tevfik ve inayetiyle…
Haydar HEPSEV
Şubat 2021 (4)
______________________
(1) Arapça bilenler için aslını ve okunuşunu ekleyelim:
“Qâle ehlu-l-haqqi: haqâiqu-l-eşyâi sâbitetun, ve-l-‘ilmu bihâ mutehaqqikun, hilâfen li-s-Sûfestâiyyeti.”
(2) Sûfistâiyye (sofistler): Eşyanın hakikatini (varlık ve olayların gerçekliğini) ve bilgilerin doğruluğunu inkâr eden, doğru bilgiye ulaşmanın mümkün olmadığını savunan felsefî akımların genel adıdır. Üç kısma ayrılır:
Lâedriyye: İnsan aklının mutlak gerçeği bilemeyeceğini ileri sürerler, her hususta şüphe içinde olduklarını, şüphelerinden de şüphe duyduklarını ifade ederler. Bugünkü karşılığı agnostisizm olabilir.
İndiyye: Eşyanın hakikatini insanın inancına bağlı görürler; kişi neye inanıyorsa doğru odur derler.
İnâdiyye: Eşyanın hakikatini inkâr eden ve bütün varlıkların hayalden ibaret olduğunu ileri sürerler.
(3) Bu konunun âlimi değiliz ama üniversite gençliğiyle olan yakın münasebetimizden ötürü, bu mühim konuya dikkati çekmek için naçizane üç yazı kaleme almış, Yüce Devlet Dergisi’nde ve yucedevlet.com sitesinde yayınlamıştık.
http://www.yucedevlet.com/inanmak.html
http://www.yucedevlet.com/inanmak-ve-yeniden-inanmak.html
http://www.yucedevlet.com/ote-dunyaya-inanmak.html
(4) Sitemiz yeniden yapılandırılırken bu yazı yedeklemeden sonra yayınlandığından, siteye yeniden ekleme zarureti doğmuştur.