HATALARA DÜŞMEK ve BUNLARDAN KORUNMAK
Her gün hata işleyebilir insan… Her saat, her dakika, her an bir kusurda bulunabilir…
İnsanoğlu, eksiklidir; doğru da yapar, hata da… Hele karar verilmesi zor ve hassas yer, durum ve zamanlarda…
Ve kusurdan kurtulamaz, çoğu zaman. Gözünün görme yeteneği, hayvanlara göre zayıftır; yaşlandıkça daha da azalır ve hafızası da zayıflar. Tecrübesi artar ama becerileri zayıflar. Hele günümüzde gelişen teknoloji sebebiyle, apartman hayatı yaşamak zorunda kalmak, doğadan ve yeşilliklerden uzak kalmak, her yerde renkli reklamlar görmek, gürültüye maruz kalmak, çevre kirliliği onu her bakımdan zayıflatmakta ve erken yaşlanmasına sebep olmaktadır…
Onun için eski insanlara göre bizim hatalara düşmemiz, sık sık yanlışlıklar yapmamız neredeyse doğal hale gelmiştir. Attığımız her adıma özellikle otuzlu yaşlardan sonra dikkat etmeliyiz. Bu yaşa kadar alınan kilolar çabuk verilir ama ondan sonra alınanları vermek zorlaşır. Yüksek nitelikli bir hayat sürmek istiyorsak, hepimizin az çok olgunlaştığı bu dönemden itibaren kendimize daha fazla dikkat etmek zorundayız.
***
Teknoloji, hayatı kolaylaştırdı. Bulaşık, çamaşır yıkamayı rahat hale getirdi, lakin evde gürültü oluşturdu. Apartman hayatında asansör, üst kattaki ve yandaki komşuların yaptığı gürültüler insanı hem de her gün etkilemektedir.
Trafik zamanımızın en belli başlı sorunlarındandır. Büyük şehirlerde bir saat işe gidiş, bir saat işten dönüş, çalışanları çok yıpratmaktadır. Otobüs ve dolmuşla işe gidip elbette çok yıpratıcıdır ama kendi arabasıyla gidenler de çok yorulmaktadır.
İş ve aile hayatı kimi zaman yıpratıcıdır. Emir almak durumunda olmak da yönetici olmak durumu da insan gergin yapar. Aile ve evini geçindirmek kaygısıyla bunlara katlanmak zorundadır; ama kişinin zayıfladığı zamanlarda içinde biriktirdikleri onu bunalıma sokabilir. Eğer bu durumu eve yansıtırsa hali daha da kötüye gider ve psikolojik rahatsızlıklara kadar gider. Günümüzde evli çiftlerin çabuk boşanmalarının ardında, bu kötü durumlar vardır. Boşanmak, çiftleri ve hele çocukları mutsuz yapar. Boşanmaların çok olduğu toplumlar çabuk çürür, devletleri çabuk tükenir ve düşmanların saldırılarıyla yok olup giderler.
Kişinin başına gelen musibetler, onu derinden etkiler. Onun için ilk anda hemen Allah’ı hatırlamalı ve O’na sığınmalıdır. Yoksa inancı bile tehlikeye girebilir. İçinden geçenlere de söylediklerine de çok dikkat etmeli, kendine sürekli sabır telkin etmelidir.
Ramazan, bir aylık bir yoğun bir ibadet mevsimidir ve uzun bir maratondur. Hele iş güç sahipleri için daha yorucu geçer. Yaşı ilerlemiş olanlar, gençlere oranla daha zorlanırlar. İftar ve sahur dengesini ayarlamak lazımdır; iftar hafif, sahur kuvvetli olmalıdır. Ramazanın başında, mümin çok heyecanlı olur ve kendini yorar, bu da onu bir süre sonra yıpratabilir ve ibadetlerinde aksamalara sebep olur.
Yolculuk, kişiye sağlık verir. Lakin ‘seyahat ateşi’ denilen bir heyecan hali vardır, insanın uykusunu etkiler, bu da insanın çabuk yorulmasına ve unutkan olmasına sebep verir. Yeni yer ve insanları görmek insana neşe verir. Şehirde bunalan insan, kısa zamanda çok şeyler yapmak ister, çok atak olur, bu da onu yorar ve dalgın bir hale koyup eşyalarının yerini hatırlayamaz bir duruma sokar; öyle olur ki otobüs veya uçağı kaçırabilir. Onun için kendini buna göre hazırlamalı ve sakin kalmaya çalışmalıdır. Çok yemek yiyebilir, sırtını üşütebilir. Hava durumunu her zaman takip etmelidir ki hastalıktan korunabilsin…
***
Bütün bu tehlikeli durumlardan uzak kalmanın çareleri vardır elbette… Ailedekilere ve komşulara, sonra işyerindekilere tebessümle selam verip onların hal ve hatırlarını sormak, onlarla iyi niyetle ve tevazuyla sohbet etmek, insanın ruhunu sakin tutar. Bir selam, bir gülümseme, bir ‘nasılsın’ demek, dahi size güzel bir şekilde geri dönecektir ki bilemezsiniz. İçtenlikle gülüyor muyuz, hediyeler veriyor muyuz, bize aynen ve hem de fazlasıyla ulaşır. Bir dal çiçek mi uzatıyoruz bir dostumuza, karşılığı demet demettir…
Bize gelir; iyilik yaparsak bize iyilik gelir. Yapılan ufacık bir yardım bile, karşılıksız kalmaz. Attığımız her adıma dikkat etmeliyiz; iyi ve güzel yerlere doğru attığın her adım aynı şekilde bize dönecektir. Ağzımızdan çıkan her kelimeyi ölçüp biçerek sarf etmeliyiz. Yaptığımız ve istediğimiz her şeye dikkat etmeliyiz. Safdil birisi de bizden bir şey istedi mi onu boş çevirmemeliyiz.
Kimseye karşı kızmamaya çalışmalıyız. Kin ve keder tutmamalı, kendimize yapılanları bağışlayıp haklarımızı helal etmeliyiz. Bunlar kişiyi olgunlaştırır ve sakin kalmasına sebep olur; insan böylece büyük yanlışlardan korunur. Hemen her gün, çalışanlarsa hafta sonları açık havada dengeli bir şekilde yürüyüş yapmalıdır, bu insanı hem sağlıklı yapmakla birlikte ruh halini de dengeli kılar.
Her zaman teşekkür ediniz, birisi size kapıyı açtığında, elinizdeki ağır poşetleri taşımak istediğinde, otobüste veya dolmuşta yer verdiğinde… ‘Kusura bakmayınız, özür dilerim’ deyiniz, bir hata yaptığınızda, lakin mümkün olduğu kadar yanlış yapmamaya çalışınız; özür dilemeyi de abartmayınız çünkü insanlar tepenize binebilir.
Yol kesmeyin, cam kırmayın, ağaç sökmeyin, kurşun atmayınız. Küfür etmeyin, kötü konuşmayın, arkadan çekiştirmeyin, gıybet etmeyiniz. Kadın, kız, çocuk, adam dövmeyiniz; sizi de bir gün gelir döverler, hem de fena şekilde… Kalp kırmayın, haksızlık yapmayınız, sonra onların hesabı hem bu dünyada hem de ahirette sorulur.
Aşırı kıskanç olmak, çok fazla düşünmek, kendini başkalarıyla kıyaslamak, olmadığı gibi görünmek, bir şeye körü körüne bağlanmak, sürekli geçmişi ve geleceği düşünerek bugünü kaybetmek, kola gibi zararlı bir içecekleri tüketmek; kişiyi yıpratır, derbeder ve dağınık yapar, böylece yaşayışını ve sağlığını bozar ve erken ihtiyarlatır.
Cana değil, tırnağa bile dokunmayınız, sanmayın ki canınız da yanmaz; hem de öyle bir yanar ki feleğiniz şaşar. Savaş ve kavga istemeyiniz; hep barıştan yana olunuz. Ancak din, vatan ve namus söz konusu olduğunda gözünüzü budaktan sakınmayınız!..
İlimle, hayatımızın sonuna kadar uğraşmalı ve sürekli öğrenci olmalıyız. Her gün büyük küçük herkesten bir şeyler öğrenmeliyiz. Bildiklerimizi de gerek söz yoluyla gerekse sosyal medya aracılığıyla insanlarla paylaşmalıyız.
Selam vermek ve almak, hasta ziyaret etmek, davet edildiğinde gitmek, cenazeye katılmak, aksırana dua etmek; hem İslami hem de insani görevlerdir. Kişiyi sosyal ve mutlu yapar, manevi ömrünü uzatır.
Yanlış yollara sapmadan doğru yolda yürümeliyiz. Aşırılıklara kaçmadan, onun bunun yanlış yorumlarına aldırmadan orta yolda yürümekten şaşmamalı, akla ve mantığa uygun bir hal üzere düz bir çizgide yaşamaya çalışmalıyız.
Güzel kokular kullanmalıyız. Belirli günlerde değil, ara sıra birbirimize çiçek hediye etmeliyiz. Balkon ve salonlarımızda bitkiler yetiştirmeliyiz. Tohumdan ağaç yetiştirip yakın çevremizdeki yerlere dikmeliyiz, bu insanı çok ferahlatır ve hayata olan bakışını olumlu hale koyar. Mesela bir çam veya bir başka ağacın tohumlarını mart aylarında dikip onun yavaş yavaş büyüdüğünü görmek, bir veya iki sene sonra onu dikmek, onların büyüdüğünü görmek; insana neşe ve yaşama sevinci verir…
Güzel sanatlarla uğraşmalıyız. İnsanoğlu, yeteneklerle donatılmıştır, yeter ki bunları keşfedip doğru kullanabilsin. Herkes, bir veya birkaç sanat dalıyla uğraşabilir. Bu insanı canlı tutar ve hayata bakışını olumlu hale koyar. Hat ve tezhip, ebru ve resim, ciltçilik gibi el sanatlarıyla uğraşmalıyız, bunları satıp aile bütçesine katkı yapabilir veya eş dosta hediye edip onların gönüllerini alabiliriz.
***
Hata, kusur ve yanlışlardan korunmanın yolları aşağı yukarı bunlardır. Herkes kendini iyi tanımalıdır. Sağlığımıza iyice dikkat etmeliyiz. Attığımız adımları ölçüp biçmeliyiz. İyi dostlar edinmeli, kötülerinden kaçınmalıyız. İş yerinde, apartmandaki kötü huylu kişileri idare etmeye çalışmalıyız. Büyük şair Hafız-ı Şirazi “İki dünyanın rahatı şu iki sözün hayata geçirilmesiyledir: Dostlara iltifat, düşmanları idare edip onların kötülüklerinden korunmak” demiş.
Hazret-i Mevlana’ya nispet edilen ve çevireni belli olmayan “yüzde ısrar etme doksan da olur / insan dediğinde noksan da olur / sakın büyüklenme elde neler var / bir ben varım deme yoksan da olur” mısralarını kendimize temel kural edinmeliyiz…
Her zaman deyiniz ki “Bugün nerede yanlış yaptım acaba”. Bunu içinize koyup dilinize dolayıp her zaman tekrar ediniz…
Haydar Hepsev
Mayıs 2022
#medeniyet #uygarlık #selam #tebessüm #teşekkür #hediye #hata #kusur #yanlış