TAHMÎS-İ GAZEL-İ SÂMÎ-İ AMASYAVÎ BE-NÂM-I EMİRGÂN’DA LÂLE TEMÂŞÂSI VE NEDÎM’E NAZÎRE
mefâîlün mefâîlün mefâîlün mefâîlün
göğün âlûde-i bârân-ı nîsân olduğun gördük
yerin bin bir çeşit zehreyle mel’ân olduğun gördük
serâpâ zî-hayâtın mest-i cevlân olduğun gördük
bahâr erdi cihânın şâd u handân olduğun gördük
bi-hamdillâh gamın dilden girîzân olduğun gördük
açılmış erguvânlar habbezâ sevk-i Hakîm üzre
bezenmiş şehr-i İstanbul zihî zevk-i selîm üzre
çizilmiş resmi şi’rin sanki tasvîr-i Nedîm üzre
dikilmiş lâleler yer yer yine de’b-i kadîm üzre
Sitanbul şehrinin çün bâğ-ı Rıdvân olduğun gördük
dönüp devr-i şitâ fasl-ı bahâra mihr ü bârânla
dolup gülşen şetâret şol tegannî-yi hezârânla
gelip eyyâm-ı germâ üç kevâkib-zâde yârânla
gidip eyyâm-ı sermâ bâd-ı pür-feyz-i bahârânla
nice vîrânenin biz sünbülistân olduğun gördük
hazân hüzn ü şitâ şekvâ bahâr ister derûnun hep
basîretle bakarsan ger kalır hayrân uyûnun hep
tecellî ânıdır her dem bil emr-i kâf u nûnun hep
nasıl olsun gönül pür-derd ü gam dârü-l-fünûnun hep
tecemmü’-gâh-ı pür-zevk-i civânân olduğun gördük
nesîm-i nevbahâr estikçe koynundan şu vâdînin
dahî yoktur gelen gül-bû Gülistân’ında Sa’dî’nin
nihâyet devr-i devrânı geçip ol cevr-i âdînin
bu eyyâm-ı ferah-bahşâda kâm u zevk ü şâdînin
leb-i deryâ-yı İstanbul’da tûfân olduğun gördük
okunmazken esâmîsi o eş’âr-ı perîşânın
şu tahmîsinle Beyzâdem yürür belki senin şânın
hayâliyle geçerken biz civârından Emirgân’ın
taaccüb eyledik zîrâ bugün Sâmî-i bî-cânın
hıyâbân-ı Emirgân içre şâdân olduğun gördük
Beyzâde
Mayıs 2021
***
Lügatçe:
âlûde-i bârân-ı nîsân: nîsân yağmurlarıyla dolu.
zehre: çiçek.
mel’ân: dolu.
serâpâ: baştan ayağa.
zî-hayât: canlı.
mest-i cevlân: gezinti sarhoşu.
handân: sevinçli.
girîzân olmak: kaçmak.
habbezâ: ne güzel, ne hoş.
sevk-i Hakîm: Hakîm, yani mutlak hikmet sâhibi olan Allah’ın sevk etmesi.
zevk-i selîm: en doğru ve mükemmel zevk.
zihî: ne güzel, ne hoş.
de’b-i kadîm: kadîm usûl.
bâğ-ı Rıdvân: Cennet bahçesi.
devr-i şitâ: kış dönemi.
fasl-ı bahâr: ilkbahâr mevsimi.
mihr ü bârân: güneş ve yağmur.
gülşen: gül bahçesi.
şetâret: neş’e.
tegannî-yi hezârân: bülbüllerin şarkı söylemesi.
eyyâm-ı germâ: sıcak günler.
üç kevâkib-zâde yârân: cemreler. (Bu terkîbin kaynağı cemrelerle alâkalı halk arasında bilmece yâhut tekerleme olarak söylenegelen şu sözlerdir: Üç kevâkip-zâdeler; biri mâildir havâya, biri âb-ı şifâya, biri yüz sürer hâk-i pâye)
eyyâm-ı sermâ: soğuk günler.
bâd-ı pür-feyz-i bahârân: feyiz, bereket dolu bahâr rüzgârları.
uyûn: gözler.
emr-i kâf u nûn: “kün” emri (Arapça “Ol” anlamına gelen “kün” kelimesi kâf ve nûn harfleriyle yazılır. Bakara sûresinin 117. âyet-i kerîmesinde bu durum meâlen şöyle ifâde edilmektedir: “O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir.” Diyânet İşleri meâli)
tecemmü’-gâh: toplanma yeri.
civânân: gençler.
nesîm-i nevbahâr: ilkbahâr rüzgârları.
Gülistân: Gül bahçesi (Şiirde, Sa’dî-i Şirâzî hzaretlerinin meşhûr eseri olarak geçmiştir. Gülistân; münâcât, na‘t ve yazılış sebebini anlatan bir önsözün ardından padişahların hâl ve hareketlerini, dervişlerin ahlâkını, kanaatin faziletini, susmanın faydalarını, aşk ve gençliği, güçsüzlük ve ihtiyarlığı, terbiyenin etkisini ve sohbet âdâbını işleyen sekiz bölüm hâlinde düzenlenmiş Farsça bir eserdir. bkz. Gülistân (madde yazarı: Tahsin Yazıcı), TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1996, c.14, s. 240-241; https://islamansiklopedisi.org.tr/gulistan )
cevr-i âdî: sıradan, alelâde hâle gelmiş eziyetler.
eyyâm-ı ferah-bahşâ: ferahlık veren günler.
kâm u zevk ü şâdî: arzu, lezzet ve mutluluk.
leb-i deryâ-yı İstanbul: İstanbul sâhili.
esâmîsi okunmamak: önemsenmemek.
eş’âr-ı perîşân: perîşân şiirler.
taaccüb eylemek: şaşırmak.
hıyâbân-ı Emîrgân: Emîrgân’ın iki tarafı ağaçlı yolu.
***
Sâmî-i Amasyavî: Asıl ismi Ufuk Saz olan şair, yirmili yaşlarının başında olup aslen Amasyalıdır. Sâmî mahlâsıyla kadim usûl üzere yazdığı şiirleri ve muhtelif mevzûuarda kaleme aldığı nesirleri www.gokkubbemiz.com mecrasında neşretmektedir. (Yukarıda tahmîs ettiğimiz gazel, açıklamasıyla birlikte o sitededir.)
***
Nedîm’in gazeli:
hele îd oldu ol gül-gonce handân olduğun gördük
demâg-ı telh-kâmın şekkeristân olduğun gördük
o sîm endâmı aldık halka-î ağûşa bir kerre
o elmâsın hele zîb-i nigin-dân olduğun gördük
meh ü mihrin senin olsun felek biz îd-gehlerde
hilâl ebrûların hurşîd-i tâbân olduğun gördük
o kâfir-beççe bir peymâne sahbâ sundu kim alıp
derûn-i lâleden âteş fürûzân olduğun gördük
niyâz ü nâz ü nûş ü bahş ü ibrâm-ı kenâr u bûs
bugün meclisde zevkin böyle tûfân olduğun gördük
yalan olmaz o şûhun görmedik mey içtiğin ammâ
bir iki kerrecik hem-bezm-i mestân olduğun gördük
gülistân görmedik gül kokmadık ammâ rûhun meyden
gül-ender-gül gülistân-der-gülistân olduğun gördük
bi-hamdillâh yine kilk-i Nedîmâ-yı sühân-sâzın
gazel-perdâz-ı bezm-i sadr-ı zî-şân olduğun gördük
***
Nedîm: Asıl ismi Ahmed olup, 1681’de senesinde İstanbul’da doğmuş, gördüğü iyi tahsil neticesinde Sahn-ı Semân Medreseleri müderrisliğine getirilmiştir. Divan şiirinde yerlileşme ve mahallileşme cereyanının devrindeki önde gelen isimlerinden olan şâir, üslûbuyla kendi ismiyle anılan bir tarzın doğmasına vesile olmuştur. İçinde yaşadığı Lâle Devri’nin tesiri eserlerine ziyadesiyle akseden şair, tabiri câizse, bu devrin şiir sahasındaki en büyük temsilcisi ve sözcüsüdür. Kaderin bir cilvesi olarak, Lâle Devri ve onun ömrünün nihâyet bulması aynı sebebe bağlanmış, ikisi de Patrona Halil isyanının vuku bulduğu 1730 senesinde hayat sahnesinden çekilmiştir. Kabri Karaca Ahmed Mezarlığı’ndadır. bkz. Nedîm (madde yazarı: Muhsin Macit), TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 2006, c.32, s. 510-513; https://islamansiklopedisi.org.tr/nedim–divan-sairi